ADAM OLMAKTIR ADAM! (2)

1 Kasım 2017
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
1880 defa okundu.
ADAM OLMAKTIR ADAM! (2)

Cumhuriyet Bir Demokrasi Projesidir…

Devrim yasalarını hiçe sayarsanız, başınıza önce hilafeti, ardından saltanatı oturtuverirsiniz. Saltanat rüyası görenlere karşı yurttaşlık; hilafet rüyası görenlere karşı laiklik; diye ayağa kalkabiliyor muyuz. Önemli olan bu. Bu sömürü düzeni ile dinci gericilik arasındaki ilişkiyi ortaya koyarak, aralarındaki organik bağın insanı köleleştirdiği, biat toplumu olmaya sürüklediğini anlayabiliyor muyuz. Önce sahip çıkmasını bileceğiz. Mücadele tek yekun değil, topyekun olursa başarıya ulaşılır. Öyleyse; “Birine karşı çıkmadan öbürüne karşı çıkılamaz” diye haykıran, içeride ve dışarıda yoksul halk çocuklarının birbirine kırdırılmasına karşı duran, demos ve kratos, yani halk ve iktidar sözcüklerinin hakkını tam olarak verebilecek miyiz? yarın çok geç olabilir. Yeni cumhuriyet fikri yerine, Cumhuriyet ilkelerine ve aydınlanmanın reformlarına bakarak yol haritası oluşturmak gerekir. Aydınlığa yürümek. Karanlıktan kurtulmanı ve korkunun tek yolu uyanık olmaktır.

‘Türk tarihi, 1923 iradesini ve düşünce mucizesini unutamaz’… Falih Rıfkı Atay, bu günkü Türkiye’ye gelse neleri unuttuğumuzu görürdü. Onlar için kâbus olan her şey günümüz Türkiye’sinde geri gelmiş, Lord Curzon’un kehaneti çıkıyormu sorusu akla takılıyor. İşte Curzon’un kehaneti Lozan’da Türk heyetine “Kurulacak Türk devletinin Müslümanları temsil etmekten vazgeçmesi durumunda, Hıristiyan dünyası tarafından kolayca kabul edileceğini ve istedikleri her hakkın da verileceğini” söylemesiydi… Hilafeti hortlatamaya, ümmetliği güncellemeye çalışanlar. Ali Kemallere bakmak gerekmez mi?

Osmanlıyı yıkan kapitülasyonlar yeniden ama başka adlarla Türkiye Cumhuriyeti’nin başına çöreklenmiş. Bankalar, sigortalar ve stratejik kuruluşlarımız yabancılara satılmış. Ekonomimiz, yabancıların kontrolüne geçmiş. Tarih okumayanlara, 1838’den sonra Osmanlı Devletinden Batılı devletlerin neler istediğini hatırlatalım.1838 Balta Limanı Anlaşması,1839 ve 1856 Tanzimat ve Islahat Fermanları bu gün AB ile yapılanlara tıpatıp benziyor. O zaman da Avrupa devletleri bizden aynen bu günkü gibi isteklerde bulunuyorlardı. Sevr yeniden! Cumhuriyet 94 yılı devirdi. Gerçek şu ki; Cumhuriyet hasta. Ateşi her geçen gün yükseliyor. Her geçen gün, bu ülkenin geleceği aleyhine çalışıyor.

Demokrasi, yurttaş-bireyler için olabildiğince fazla, eşitlik ve özgürlüğü sağlayabilen bir devlet yönetim biçimidir. Demokratik devlet yönetimine can veren ve onu diğer sistemlerden ayıran, bu temel değerdir. Özgürlük ve eşitliğin bileşkesi, kendisini siyasal zeminde ortaya koyar. Özgürlük, daha çok bireysel bir kavram iken, eşitlik, toplumsal-siyasal bir kavramdır. Özgürlük bireye, eşitlikse bireylere yönelik ilişki biçimlerine işaret eder. Dolayısıyla, özgürlüğün gerçekleşmesi için teoride toplumsal-siyasal bir çerçeve zorunlu değil ise de eşitliğin gerçekleşmesi için zorunludur. Toplumsal-siyasal çerçevenin varlığı siyaseti, yani devleti, devletin varlığı da hukukî zemini zorunlu kılar.Diyor siyaset bilimciler.

Hadi bir bakalım Cumhuriyeti; yeniden demokratik biçimlendirmeye!!!

Demokrasi kendi çıkar ve aklına göre biçimlendirmek. Halkın iradesini kendi için olunca partimi dahi dinlememek. Demokrasiyi yeniden şekillendirerek milletin aklıyla alay etmek. Seçim iptal etmek, basiretsiz muhalefeti lehine çevirmek, ben yaptım oldu, anlayışı içinde ne kadar demokrasi ise işte o kadar cumhuriyet varlığını kimsesizlerin varlığı için değil, tek adamın varlığına göre varlığını sürdürüyorsa. Bunu da uyuyan millete demokrasi diye yutturan birileri, devletin bütün organlarını işgal etmiş ise, bence bu anlayışın adı cumhuriyet değil; oligarşi olur.

Halkın seçtiği Başbakanı, Belediye Başkanlarını istifaya zorlayan “Sonuçlarına katlanırlar”… Sözcüğü neyi ifade eder? “Hırsızsınız. Ülkeyi soydunuz. Ajansınız, Mafyasınız, Teröristsiniz. Terörle işbirliği halindesiniz. Suçlarınız ben biliyorum. Ancak; şunu unutmayın ki; sizi ben koruyorum”. Ben bu sözü böyle değerlendiriyorum. Namuslu ve ahlaklı bir siyasetçi. “beni halk seçti. İstifa eder bağımsız olarak millete hizmet ederim. Sende elinden geleni uygula”. Der… Bunlar neden diyemiyorlar!

Ümmetçiliğe soyunmuş bir belediye başkanına yukarıda saydığım yaftalardan bir veya birkaçını yapıştırmak çok kolay. Bu anlayışla Cumhuriyetin 94 yılı bitti… Ya 2019’da ne olur! İslam Cumhuriyetinin 1nci yılı… Olabilir mi. Allah göstermesin demeyin. Zaten tüm olumsuzlukları Allah’a havale ede, ede bu hale geldik. Yalan mı?

Nasıl bir demokrasiden söz edebilirsiniz? Bu anlayışta bağımsız yargı devre dışı. Halkın özgür iradesi sadece anayasal görev olarak işaret ettiğim adama git sandıkta oy ver demek, yurttaşlık görevi oluyorsa; yargıya işaret ettiğim adamı yargıla deniyorsa. İleri demokrasiden söz edebilirsiniz Cumhuriyetin 94’ncü yılında…

Zengin olma durumundan ziyade, zenginliğin kaynağını halkı soyma anlayışıyla paralel kılan iktisat sanırım sadece İslam anlayışında var. Yetim hakkı, Komşusu açken tok yatan anlayış hırsızlığa sadece kılıf. İslam ülkeleri hariç, Dünya’nın hiçbir ülkesinde halkı soyan vergi sistemi yoktur. Vergiyi ‘haraca’ döndüren anlayışta yoktur. Bu anlayış devlet politikası olamaz.

Halkın parasıyla yapılanlara, ben yaptım diyen anlayışta yoktur. Kendisine lüks ve şatafat içinde yaşam hazırlayanların varlığının hangi ülkelerde olduğunu yazmama gerek var mı? Sonlarını da biliyorsanız. “Enkaz devraldık” diyenlerin enkazdan edindikleri zenginliği, Cumhuriyetin 94’ncü yılını ne

kadar aç ne kadar tok yattığınıza bakarak düşünün… Kamu ihaleleriyle kendine biat etmiş yeni zenginler yaratarak, geniş seçmen kitlelerine ise sadaka ekonomisi diye tanımlanabilecek ekonomik kaynaklar dağıtarak da devletin kerim ilan ettiler. İnsanlık görevidir, diyerek, Katar’a, Arakan’a yardım desteği verenlerin. Yıllık 30 milyar dolar Mültecilere para harcayan, Avrupa’dan 300 milyon Euro bekleyip, kendi milletini daha yoksul edip Rusya’ya 30 bin ton domates sattım diyerek kendi halkına 5 liraya domates yediren, Cumhuriyet birikimlerini, bir, bir elden çıkartarak. “Biz bu ülkeyi pazarlamaya geldik” diyen anlayışın yönettiği Cumhuriyetin 94’ncü yılı kutlu olsun.

1100 odalı saray, 8 adet uçak, 6 helikopter, 4 Yat, 300 odalı yazlık saray, 465 makam otomobili, yıllık 1,5 milyar örtülü ödenek, 2500 koruma.

Amerikan menşeli koruma silahını almıyorum diyen, Korumalarının altına, zırhlı GMC Amerikan cipleri verenlere eyvallah diyen, bu ülkeye 11 milyarlık uçak siparişi veren, Cumhuriyetin 94 yılına eyvallah diyebiliriz. Küresel sermaye ile sarmaş dolaş bir siyasal İslamcı hareketin kerim ve kahhar devleti bile karikatüre çevirdiği; hukukun üstünlüğü, laiklik ve demokrasiye dayanan çağdaş devletten ise köklü bir kopuşu modern Türkiye’de yaşıyoruz. Sadece Fatih’in torunu olup, Deli İbrahim’i es geçen Osmanlı ecdatlığı.

Demokrasi kendi içinde kalan ideolojilere özgürlük verir. Çoğulcu demokrasi bütün düşünce ve ideolojiye özgürlük verir. Bugün, Militan demokrasisinin adına ileri demokrasi demek kadar aptalca bir kavram olamaz.

Siyasal İslam’ın partisinin tek başına iktidarı ele geçirmesi ve belirli bir “olgunluğa” ulaşması ile çağdaş devlet modelinden gitgide hızlanan bir kopuşu başlattılar. Saklamadıkları ve hayranlık duydukları Osmanlı döneminin kerim ve kahhar devletine dönüşecek süreci başlattılar. Hazır mısınız. Dilerim ki; ben yanılmış olayım.

Padişahım çok yaşa!!!

Anahtar Kelime:
YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN