İNSAN OLMAK…
Şehir ve İnsan…
Kasabanın birinde köpeği olan, üstelik köpeğini çok seven bir ağa vardır. Ağaların mutlak köpekleri olur. Kastım köpeksiz köy bulup, değneksiz gezenleri ima etmek değil. Dalkavukluk bir duygu meselesi olabilir! Ya köpekleşmek!
Bir zaman sonra, ağanın çok sevdiği köpeği ölür. Köpeğin ölümünü duyan ağaya başsağlığına koşar. Ağa baş sağlığına gelenleri gördükçe coşar. Yanındaki oğullarına ‘ulan ben öleyim. Burası yıkılır’ dermiş. Başsağlığına gelenler, ağanın ölen köpeğine methiyeler dizip, dizlerine vura, vura ağıt ederlermiş. Kutsal kitaptan dualar okunurken bayılanlar, gül suyu ile ayılanlar, köpeğin varlığını anlatırken; ‘nasılda bir köpekti. Köpek değil adeta insandı. Ağam sen bu acıya nasıl dayanacaksın’ der yerlere kapanırlarmış. Ağanın köpek için yaptırdığı mezara akın, akın insanlar gitmiş. Ellerinde gül suları. Gülfidanları dikmişler mezara. Yetmemiş. Nöbet tutmuşlar mezarın başında gece gündüz.
Bir zaman gelmiş ağa ölmüş. Cenazesine hiç kimse gitmemiş. Duyanlar bir birine soruyormuş. ‘Pezevenk öldü de kasaba kurtuldu’. ‘Ulan hep hak yedi. Kimsenin hakkını vermedi! Hırsızdı. Talancıydı! Bu laflar günlerce uzayıp gitmiş.
Yeni ağa; başlarına geçmiş marabanın.
Bu ağanın varlığında bayramlar yapmışlar. Şölenler düzenlemişler. Şimdilerde hiç kimse konuşmuyormuş kasabada. Belli ki gelen gideni aratır olmuş.
İnsanın olduğu yerde bunlar yaşanmıştır. Yaşanması da mümkündür. Köpekleşmenin tarihi yoktur. Köpekleşmek insanın ruhunda var ki; bu tür yaşanmış olaylar hikâye edilmiş. Anlayanlara.
Sadece Kırşehir yerel gazetelerinde bugüne kadar yayınlanmış 3600 adet köşe yazısına imza atmışım. Kurum yöneticilerini çok ağır eleştirdiğim. Birçok yolsuzluk ve kepazelikleri ortaya çıkarttığım yazılar. Beni mahkeme koridorlarına taşıyan yazılarım. Ahlak insanın bedeninden önce usunda şekillenir ve kalıcı hale gelir.
Ben ilkeli olmayı şiar edindim.
İlkyazımı 1972 yılında Kastamonu ‘ARAÇ’ gazetesinde yayınlamıştım. ‘İstanbul ve Düşlerim’ başlığını taşıyan makale yayımlandığında sanki bana piyangodan büyük ödül çıkmış gibiydi. Şimdi; 5 Kasım 1972 tarihli sararmış iki sayfalı kâğıda bakıyorum.
Küçük bir çanta daktilom vardı. Babıali’de bir daktilo tamircisinden 40 Liraya almıştım. Kırtasiyeciden aldığım kutu içinde mavi renk kopya kâğıtları… Düşüncelerimi kaleme aldığım pelür kâğıtlar… O günlerde genç tıfıl bir yazar. Korkak, ürkek. Yazılarımı postaya verdikten sonra elimde kalan kopyalara bakıyor. Kendimi eleştiriyordum. ‘İnşallah Yayınlanmaz’ dediğim çok yazılarım oldu.
Sosyal sorumluluk, insanın kendi işini iyi yapmasıyla başlar. İnsanlar, makamlarına, mevkilerine, varlıklarına bakmaksızın önce kendine ayna tutmalı, başkalarına değil vicdanlarına hesap verebilmeli. ‘Hayatta eli boş dönülmeyen tek yolculuk, insanın içine yaptığı yolculuktur’… Gerçeğinden yola çıkmalı ki; sapla saman birbirine karışmamalı. Bana hocalarımın verdiği en büyük öğüt ‘bir makale yazarının sonu met cezir çöplüğü olmamalı’. Olmuştur.
Seçimler bitti.
Öncelikle Kırşehir Belediye başkanlığını kazanan CHP adayı Selahattin Ekicioğlu’nu kutluyor kendisine ve ekibine başarılar diliyorum. Umuyorum ki; Kırşehir’e büyük hizmetler sunarlar. Dileğim o ki; Kırşehir bir adım öne çıksın. Dileğim o ki; mutlu insanların yaşadığı başarılı kentler içinde yer alsın. Umarım ki; bu ipi siz göğüslersiniz. Bir devrim olur. Bir rol model olur, parmak ısırtırsınız.
Ben; dün olduğu gibi, bugünde fikir ve düşüncelerimin hep arkasındayım. Asla yalpalamam. İç tutarlılık özeni içinde uyarıcı olmayı da sürdüreceğim. Her güzel olanı alkışlarken, kötüyü, çirkini, toplumsal çirkinliği de eleştirmekten asla vazgeçmem.
Belediyecilik benim için kentsel bir meclis. Ne düşündüklerinden öte, ne yaptıkları benim için önemli. Belediye içinde olanlar, seçilmişler dâhil. Atanmışları da içine katarak kim olduklarına değil, ne yaptıklarına, işlerini ne kadar ciddiye aldıklarına bakarım. Hiç kimsenin özel hayatı beni ilgilendirmez. Bunun içindir ki; gerçek dostu olanların aynalara ihtiyacı yoktur.
Sizlere ilkeli eleştirel yaklaşımı koruyarak sürdüreceğim. Gerçekçilik zihni modele göre vardır. Zihni model varsayımları değişirse, gerçekçilikte değişir ilkesine uyarak, öne sürdüğüm konuya yönelik muhatapların beni ikna edene kadar gerçeklerin peşinde olurum. Amacım suyu bulandırmak değil. Berraklığını sağlamak olacaktır.
Kentsel ve toplumsal reform ihtiyaçları ve sürdürülebilir reform metotlarının neler olduğu ve ülkemizdeki reform sapmalarının nedenleri çalışmalarınızla, ortaya koyduğunuz performanslarla ortaya bir şekilde çıkacaktır.
Bu şehirde ilgi alanımdaki konularda çok sayıda yazıyla düşündüklerimi paylaştım. Yazı belgedir, zamana karşı koyan belgelenin tanıklığında hayatın öz gerçeğine ne kadar uygun düşündüğümüzü nesnel biçimde değerlendirmenin kapılarını açar. Sözlü anlatım ise gevşektir; zaman içinde şark kurnazlarının yolu olan ‘öyle dememiştim… Şöyle demiştim. Ya da şu anlamda söylemişti’ kıvırmalarına yol verir. Ben bu tür akreditasyonlara girmem.
İnsan doğasında yanılma da unutma da vardır. Yanılma ve unutmanın mutlak olduğunu bilirim. Bunun içindir ki; lütfen bana yanılabilme özgürlüğümü veriniz; bu hakkımı elimden alırsanız, daha çok yanılgı içinde kalabilirim.
Dost olmak. Gerçek bir dost olarak uğurlanmak. Kiminin arkasından gözyaşı döker, kiminin arkasından teneke çalarsın. Önemli olan bu gök kubbede bir hoş seda bırakabilmek. Ne bıraktınızsa onunla anılır, onunla yol alırsınız…
Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu’na çalışmalarında tekrar başarılar diliyorum. Bu şehrin hayrına çakılacak her çivi için müteşekkir kalacağımızı, yanında olacağımızı bilmesini istiyorum.
Eski Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci’ye de yeni hayatında başarılar dilerken, bu şehre yaptığı hizmet ve katkılardan ötürü tekrar teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Bakın size bir tavsiyem var. “Sular yükselince balıklar karıncaları yer. Sular çekilince karıncalar balıkları yer.”