95 YIL ÖNCE DİN DEVELETİNE VEDA. 95 YIL SONRA YENİDEN DİN DEVLETİ!

24 Temmuz 2018
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
2370 defa okundu.
95 YIL ÖNCE DİN DEVELETİNE VEDA. 95 YIL SONRA YENİDEN DİN DEVLETİ!

95 YIL ÖNCE DİN DEVELETİNE VEDA. 95 YIL SONRA YENİDEN DİN DEVLETİ!

LOZANI anlamak. Yada; ‘Hezimetti’ diyenlerin aklına inanmak!

LOZAN diplomasi zaferidir. Diplomatları ‘Monşerler’ diyerek aşağılayanların. Ülkeyi getirdiği nokta!

24 Temmuz, özgür, bağımsız ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş senedi olan Lozan Antlaşması’nın imzalanışının yıl dönümüdür. Bu tarih, Türkiye Cumhuriyetinin Uluslar arası arenada varlığının tescilidir.

Savaşla Yunanlı  Yurttan atılmıştır. Trakya, İstanbul; İngilizlerin, Akdeniz bölgesi İtalyanların, Güney Anadolu Fransızların işgali altındadır. Elinizde hiçbir şey kalmamış. Paranız yok. Silahınız yok. Savaşacak askeriniz yok. Cephaneniz yok. Ülkenin birçok kısmı, işgal altında. Tüm bunlara rağmen 7 düvele karşı zafer kazanmışsınız. Bu zaferle, Trakya, (İstanbul, Tekirdağ, Kırklareli, Edirne) Güney Anadolu (Kahraman Maraş, Gaziantep, Şanlıurfa) ve Akdeniz bölgesi (Adana, Mersin) işgal güçlerinden geri alınmış, Kapitülasyonlar, Yabancılara verilen imtiyazlar kaldırılmıştır.

Lozan’a hezimetti diyenler. İnananlar. Kendilerince bu millete tarih yazmak istiyorlar!

Bu ülkenin Uluslararası sözleşmeye tabi olan Ege adalarından 18 ada Yunan işgali altında.

Ülkenin yer altı ve yerüstü kaynakları yabancı sermayenin işletimine devredilmiş.

Türkiye’nin iç ve dış borçları. Cari açığı, Emekli maaş farkını bir ay gecikmeli ödemeye çalışan anlayış.

Lozan Türkiye Cumhuriyetinin varoluşunda etken olan Laikliği Parlamenter sistemi kabul ederken. Bugün Ülke 140 yıl geriye götürülerek padişahlık sistemine geri dönüş yapmıştır.

Tarih TV dizilerinden değil. Gerçek Tarihin dilinden öğrenilir.

Cephede yenemedikleri Türk askerini masada yenmeyi planlamış olan İtilaf devletleri. Masada da kaybetmiştir. Kazanılan bu zaferin adı: Lozan’dır. Bu zaferi Dünya ülkeleri kabul etmiştir.

24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’nin Lozan şehrinde, TBMM temsilcileriyle, İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace’ta imzalanan, Türkiye Cumhuriyetinin uluslar arası tapu senedi, Türk ulusunun varlık sebebi olan, bugünkü iktidar tarafından her fırsatta tartışmaya açılan antlaşma.

Tarih bilmeyenler. Ya da birilerinin aklıyla konuşanlar. Ya da bir projenin temsilcisi olarak yaygara koparmak akıl alır işler değildir. Türkiye Cumhuriyeti 1920’li yıllarda Anadolu’da, Osmanlı sarayında cirit atan İngiliz casuslarını unutuyorsa. Bugün Lozan’a hezimettir diyenlerin icraatlarına bakmak yeterlidir.

Özgürlüğü ve Bağımsızlığı bir kişinin keyfiyetine, keyfiyetin payandasına teslim etmişse.

Önce Tarihini bileceksin!!!

Lozan’da Türkiye, kapitülasyon hukukunu, azınlık hukukunu, dinsel hukuku; yani çok hukukluluğu reddedip “eşitlik” temelli çağdaş, laik hukuku kabul etti. Böylece hukuk birliğini sağladı. Mübadele bu süreci kolaylaştırdı.

Lozan, azınlıkların ayrıcalıklarını kaldırdı, uluslararası hukuktaki temel azınlık haklarını tanıdı. 1926’da Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle azınlıklar, bu haklardan da vazgeçerek Medeni Kanun’a tabi olmayı kabul ettiler.

Lozan’dan önce, saltanatın kaldırılması, Lozan’da mübadele ve hukuk birliğinin (laik hukukun) kabul edilmesi, Lozan’dan sonra da cumhuriyetin ilan edilmesi tesadüf değildir. Böylece Türk Ulus Devleti kuruldu. Yani Lozan, bağımsız, laik Cumhuriyetin, Türk Ulus Devleti’nin tapusudur.

Demem o ki, Türkiye’de cumhuriyet hedef olduğu sürece, aynı zamanda laik hukuk hedeftir. Cumhuriyet ve laik hukuk hedef olduğu sürece Lozan hedeftir. Lozan hedefse Türk Ulus Devleti hedeftir.

Cehalet sadece güdüdür…

’24 Temmuz 2018, Lozan Antlaşması’nın 95. yıldönümü… 24 Haziran sonrası uygulanmaya başlanan yeni sistemle fiilen 1876 düzenine, cumhuriyetten meşrutiyete geri dönen Türkiye’de, bu dönüşün önündeki resmi engel Lozan’dır. Çünkü Lozan, “bağımlı” Osmanlı Meşrutiyeti’nin değil, “bağımsız” Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusudur. Lozan, Türk Ulus Devleti’nin, Atatürk Cumhuriyeti’nin temelidir. Yeniden meşrutiyete dönmek, aynı zamanda laik ulus devletten kurtulmayı gerektirir. Bu nedenle Lozan hedeftedir. Lozan’a yönelik saldırılar artarak devam edecektir. Anlayacağınız, “Lozan hezimettir”, hatta “ihanettir” biçiminde yalanları bolca duyacağız. Lozan yalanlarına cevap verebilmek için Lozan gerçeklerini iyi bilmek gerekir’. Sinan Meydan

Ülkenizi, Amerikan projesi; BOP’un eş başkanı olduğunu söyleyen kişinin, Lozan için ‘Hezimettir’… Demesi normaldir.

Lozan Misaki milli hudutlarıyla Türk ulusal varlığını ortaya koyan bir anlaşmadır.

Çocukları, paralı veya raporlu askerlikten kaçmış olanların, O günün şartlarında, ayağında çorapları, çarığı, sırtında çuldan başka giysisi olmayan. Silah diye eline tutuşturulan eski Sovyet tüfekleriyle, Batı Trakya, Ege Adaları, Musul’u neden almadın demesi kadar kör bir düşünce olamaz.

Şimdi çok daha kolay gözüküyorsa, Sen git al. Makedonya, Bulgaristan yerli yerinde. Ege adalarını su basmadı. Musul ve Kerkük Amerika ve Peşmerge işgali altında.

İstenen topraklar o günün en kuvvetli devleti ve onun ordusu tarafından korunurken o günün devlet adamlarının insanımız ölmesin diye diplomasiyi kullanmalarını basiretsizlik olarak adlandırmak nasıl bir nankörlüktür. Yunan adaları dediğimiz adaların o dönemde İtalya egemenliğinde olduğunu bilmemek cahillik değilse sizce nedir?

İsmet Paşa Lozan’da “Misak-ı Milli ile yetiniyoruz, ne fazla, ne eksik” dedi. Konferansa katılan İngiliz diplomat Lord Curzon, İsmet Paşa’ya “Sizin için en önemli konu nedir?” diye sorunca, İsmet Paşa “Tam bağımsızlık” cevabını veriyor.

Sözcü gazetesin 16 Nisan 2017 tarihli baskısında… Sinan Meydan’ın ‘Cumhuriyetten Meşrutiyete dönüş. Padişahın bile daha az yetkisi vardı’. Başlıklı yazısından sonra. ‘Bugün, herkes üç maymunu oynasa da gerçek şu ki; 24 Haziran 2018 seçimleri sonunda Türkiye resmen Cumhuriyetten, Meşrutiyete; bir anlamda anayasalı, parlamentolu padişahlığa, yani 142 yıl geriye döndü… Dahası, siyasal tarihimizde  1808 Sened-i İttifaktan beri devam eden ‘Tek Adamı’ sınırlandırmaya yönelik210 yıllık demokratik akış, ll. Abdülhamit’in 1878-1908 arasında ki 30 yıllık istibdat döneminden  sonra, ikinci kez tersine döndü’.

İnanarak yaşamak. İnanarak ölmek.

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN