“Sınavlar içermeyen bir hayat yaşamaya değmez.” PLATO
“Başkaları hakkında kötü konuşmak kendimizi yüceltmenin onursuz bir yoludur.” WILLDURANT
Ne zaman, içimizdeki gerçek benliğimizden gelen fısıltılar bir an için kulağımıza gelse hemen tehditler de başlar. Tekrar aynı yaşam senaryomuza geri çekilebiliriz. Bunların hepsinin tatlı bir rüya olduğuna ikna edilebiliriz. Yoğun ve net olarak algıladığımız tutkularımızın bazen aptalca olduğunu duyabiliriz. Fikirlerine değer verdiğimiz insanların gözünde acayip biri haline gelmekten korkabiliriz. Farklı olduğumuza inanma küstahlığı gösterdiğimiz için utanç duyabiliriz. Çoğunlukla tam kurgusal benliğimizden kaçmak üzereyken ‘”arkadaşlarımız” bizi olduğumuz ve onlara göre daima olmamız gereken yerde tutarlar.
Lütfen şunu çok iyi anlayın, bu davranış her zaman kasıtlı değildir. Bazen bunu sizi korumak için yaparlar. Bazıları da ikinizin paylaştığı ve öngörülebilir dünyayı korumak için yapar.
Bu güne kadar vermiş olduğum seminer ve konferanslarımda; insanların çoğunun başka birinin gerçek benliğini nasıl desteklemek gerektiğini bilmediğini saptadım. Bunu yapmak hem bilgelik hem de çok büyük ölçüde güven gerektiriyor.
Seçimlerinize güvenmek, geri çekilmeye karar vermek ve sizin kendi gerçek benliğinize göre yaşamanıza izin vermek, yaşamınızdaki diğer kişilerin bu sürece belki de sizden bile daha fazla güvenmelerini gerektiriyor.
Kendilerini tehdit altında hissetmeleri çok kolay; sizi kaybetmekten korkabilirler, çünkü siz onları aşacakmış gibi görünmektesinizdir. Bunun bir sonucunda da bilinçli ya da bilinçsiz olarak statükoyu korumaya çalışabilirler. Ancak kendi gerçekleriyle yüzleşmiş bir kişi, sizin gerçek benliğinize dönme çabalarınızı ve olup bilenleri tam olarak anlayabilir.
Yaşamınızdaki kişilerden destek ve sürekli olarak empati görmeniz zordur; çünkü onlara durumunuz çok değişken görünür. Kendinizle ilgili olarak tüm değer ve inançlarınızı, ilişkilerinizi sorguluyorsunuzdur. Ve bu da onlara sizin henüz net fikirlere sahip olmadığınız duygusu verir. Bu duygu sizin yeni kavramlara ilgili denemeler yapmaya başlamanızı sağlar. Ancak bu yeni fikirler başka birine çok korkunç görünebilir. Sizin sürekli olarak bazı değişiklikler yapmanız işi daha da karışık bir hale sokabilir.
Siz bu arada iç denemelerinizi yapmakla, sonuçları sınamakla, bunların ince ayarlarını yapmakla ve bu konuda en derinlerde bile ikna olabilmek için çabalamakla meşgul olursunuz. Bu şekilde yapacağınız değişiklikler, bir gece içinde yapılıverenlere göre çok daha anlamlı ve kalıcı olurlar. Hayatımız bir süreçtir. Ve bu yolda giderken birkaç kurbağa öpmemiz gerekebilir. Birisi size bu yolda sapmalar, dönmeler var dedi diye gerçek benliğinize ulaşmaya çalışmaktan, Asla vazgeçmeyin. Genellikle böyle kişiler kendi sapma ve dönemlerinden de korkanlardır. Sizin yeni oluşumunuzu sabote etmeye çalışırlar. Çünkü yeni oluşum onların eski senaryosuna karşıdır. Unutmayın ki, başarıya giden formül dört aşamalı bir döngüden ibarettir. Ne yaparsanız yapın sonuca ulaşmak için bu döngüden geçmek durumundasınız. Tabii sonuca ulaşmak istiyorsanız. Sonuca ulaşmak gibi bir düşünceniz yoksa o halde sizin için değişen bir şey olmaz.
Bir zamanlar bilge kişi iki” yol ağzındaki ağacın altında dinleniyormuş. Bu esnada bir yolcu iki yol ağzına geldiğinde bilge kişiyi görmüş Ve bilge kişiye size göre hangi yoldan gitmeliyim diye sormuş.
Bilge kişi yolcuya bakmış ve nereye gideceksin diye sormuş.
Yolcu ise bilge kişinin bu sorusu üzerine ”Nereye gideceğimi bilmiyorum.” demiş. Bu durumda bilge kişi “Mademki nereye gideceğini bilmiyorsun öyleyse hangi yoldan gitmen gerektiğinin ne önemi var ki?”‘ demiş. Evet, nereye gideceğimizi bilmiyorsak gittiğimiz yolun da aslında bir önemi yok. Öyle değil mi?
Örneğin, Tanrı ile olan ilişkinizi sorguladığınızda bu durum başınıza gelebilir. Bunu yapmak “şeytana satılmış” olmak demek değildir. Bu konudaki inancınız başkalarının size benimsetmek istediği bir şeyse sorgulamaya elbette hakkınız vardır. Size anlatılanların doğru olduğunu anlamak için, sizin en derin inançlarınızı tümüyle yansıtıp yansıtmadığını bilmek için ya da sadece bunu size bir başkası söylemiş olduğu için sorgulama ihtiyacı duyabilirsiniz. Bu tür bir sorgulama dürüstçe peşine düşüldüğünde, sizi Tanrı’yla daha güçlü, daha derin ve daha kişisel bir ilişki sağlayabilir. Ancak etrafınızda sizi bu yönde cesaretlendirme isteği olmayan insanlar olduğunu da bilmeniz gerekir.
Aynı biçimde insanlar kendi sağlıklarıyla ilgili kararlar alırken de zorluklarla karşılaşabilirler. Yaşananlar bir hastanın kendi seçimi olan terapi ile daha iyi neticeler alındığını gösteriyor, ama tabi ki bu o kişinin ailesinin de aynı fikirde olacağı anlamına gelmiyor.
Bu konuda izin verirseniz sizlere panik atak olan bir danışanımla yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum.
Bir arkadaşımın yönlendirmesi sonucunda 12 yıldır Panik Atak teşhisi konmuş ve tedavi gören bir danışanımla çalışmaya başlamıştım. İlk günlerde kendisi NLP teknikleriyle bu sorunun üstesinden geleceğine inanamıyordu. Çünkü kendisine göre her yolu denemiş ve bir türlü sonuç alamamıştı. İki seanslık bir çalışma sonucunda kendine ve bu “panik atak” tan kurtulacağına olan güven ve inancı oluşmaya başlamıştı. Her şey yolunda gidiyordu. Fakat eşi, hanım olan danışanımın inancını, güvenini sabote ediyor, onun tüm pozitif yaklaşımını baltalıyordu. Danışanım adeta iki uç arasında kalıyordu. Bir tarafta kendi durumu diğer taraftan istediği destek ve ilgiyi göremediği eşi ve tabi ki sonuçta eşi kazanmıştı. Sabotesinde başarılı olmuş ve danışanımda kendine ait seçim hakkını tercih etmiş eşinin, kendisinden daha önemli olduğuna karar verip, değişim sürecinden vazgeçti.
Bu durumun gösterdiği şey kişilerin her zaman seçme hakkını kullanıyor olmasıdır.
Siz de kendi gerçek benliğinize ve yaşamanıza giden yolu bulma konusunda sorumlusunuz. Siz de kendi kayığınızı yürütmeyi öğrenmek zorundasınız ve bu kayığa ne kadar az kişi davet ederseniz amacınıza ulaşmanız o kadar kolay olur. Bunu gerçekleştirirken yanınızda olmasını istediğiniz kişileri ve bunu ne zaman ve nerede yapacağınızı seçme hakkınız var. Bu hakka sahipsiniz ve bu hakkı utanç duymadan üstlenmelisiniz. Yüreğinizden kime en çok ilgi duyduğunuzu, kime duymadığınızı bildiğiniz halde bunu biliyormuş gibi davranmayı sürdürmeyin. Çünkü bunu adınız gibi biliyorsunuz.
Artık kendimize bu bilgiyle hareket etme izni vermenin zamanı kendi takımınızı seçme hakkınız her zaman var ve eğer başarılı olmak istiyorsanız gözlerinizi sonuna kadar açmanız gerekiyor.
Başkalarının, sizin kendi gerçeklerinizi araştırmanız esnasında uygulayabilecekleri dört tür yıkıcı yol vardır. Bunlar