Türk Dünyasının yakınlaşması, iş birliğini artırması ve kurumsal bir ortaklığa dönüşebilmesi için dört taşıyıcı kolonun güçlendirilmesi gerekiyor. Siyaset, ekonomi, eğitim ve kültür…
Özellikle kültürel alandaki çaba ve faaliyetler uzun soluklu bir uyumlaştırma içerdiği gibi diğerlerini de olumlu etkiliyor. Bu alan öylesine kapsayıcı ki Türk dünyası hakkındaki söz ve eylemlerin değişmeyen ögesi olan İsmail Gaspıralı’nın “dilde, fikirde, işte birlik” yaklaşımı da bu temel üzerinde anlam buluyor. Değilse bir ırka, milliyete ya da herhangi bir dine mensubiyetin tek başına böylesi bir çatı inşa edebilmesi mümkün değil. Çünkü aidiyet, işlenmemiş bir kumaşa benzer ve bahsettiğimiz unsurların renk ve dokumasına muhtaçtır. Burada gerçekleştirilecek çalışmalar iki önemli gerçekle baş başadır. Birincisi, neticelerin orta ve uzun vadede sonuçlar vermesi; ikincisi ise seçilecek konu ve yöntemin amaca uygunluğu… Örneğin, eğer sürdürülebilir bir faaliyet alanı oluşturmak isteniyorsa her ülkenin kendi iç siyasetini ve diplomatik hassasiyetlerini tetikleyici fotoğraflardan uzak kalınmalıdır.
İşte bu kapsamda Türk dünyasının elinde çok etkili ve düne göre belli kazanımlar elde etmiş bir mekanizması bulunuyor.
Kısa adı TÜRKSOY olan Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı…
1993 yılında Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Türkiye Cumhuriyeti kültür bakanları tarafından imzalanan anlaşmayla kurulan TÜRKSOY’a KKTC ve Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan, Başkurdistan, Altay, Saha, Tıva, Hakas Cumhuriyeti ve Gagavuz Yeri gözlemci üye olarak katılmışladır. Sanatsal ve bilimlik alanda etkinlikler düzenleyen TÜRKSOY uluslararası görünürlüğü ile “Türk dünyasının UNESCO’su” şeklinde adlandırılıyor.
Kurumun Genel Sekreteri Düsen Kaseinov çok tecrübeli bir diplomat ve geniş bir coğrafyada biliniyor. Bir çok ödül ve madalyaya sahip. Geçtiğimiz günlerde 70. yaşını kutladığımız Kaseinov, Türkistan’daki buluşmamıza Washington’dan ayağının tozuyla gelmişti. Orada Nevruz’u anlatmış ve Başkan Trump’a da bir Nevruz hediyesi göndermişti. “Bakalım tebrik gelecek mi?” diyordu. Genel Sekreter Yardımcısı Prof. Dr. Fırat Purtaş ise kurumun kısıtlı imkanlarına rağmen teşkilatın başarısında büyük bir paya sahip. Bu sebeple Türkiye başta olmak üzere üye ülkelerin TÜRKSOY’un bütçesini artırması büyük bir önem taşıyor.
Gururlandık…
TÜRKSOY bu yıl aynı zamanda Türk Dünyasının Kültür Başkenti seçilen Kazakistan’ın Türkistan şehrindeki Nevruz töreninin uyumlaştırıcıları arasındaydı. Güney Kazakistan’ın, Çimkent Valiliğinin muhteşem ev sahipliği ve Canseyit Tüymebayev’in büyük çabaları da eklenince müthiş bir görsel şölen ortaya çıktı. Tören kapsamında Türkistan’da Hoca Ahmet Yesevi Türbesi’nin bulunduğu alanda kurulan çadırlarda konuklara millî yemekler ikram edildi, çeşitli spor ve kültür etkinlikleri yapıldı. Kutlamalar çerçevesinde Türk Dünyasından 15 basın mensubu ve köşe yazarına Uluslararası TÜRKSOY Basın Ödülü verildi. Ben de bu ödüle layık görülenler arasında bulunuyorum.
Aldığımız ödül elbette gurur verici. Ancak onun da ötesinde takdim töreninin böylesine önemli bir günde, Türk Dünyası’nın ortak bayramı Nevruz’da ve Türk Dünyası’nın manevi başkenti Türkistan’da, Hoca Ahmet Yesevi’nin huzurunda gerçekleşmesi bizim için ayrı bir anlam taşımaktadır.
Son olarak Mağcan Cumabay’ın şu sözleri ile noktalayalım:
Türkistan-eki dünya esigi ğoy (Türkistan iki dünya eşiği)
Türkistan-er Türiktin besigi ğoy (Türkistan er Türk’ün beşiği)
Tamaşa Türkistanday jerde tuvğan (Muhteşem, Türkistan gibi yerde doğmak)
Türiktin Teniri bergen nesib ğoy (Türk’ün Tanrı veren nasibidir)