Hadi bey! Bizde şehre gidip yerleşelim. Bak köyde insanların birçoğu şehre gidip yerleştiler. Orada iş güç tuttular. Buralarda kimsecikler kalmadı.
İşte! Bu duygularla başlayan köyden şehre göçüşün öyküsü. Maalesef bu düşünce; bizi doğal hayattan koparıp, yapay bir dünyanın içine soktu.
Yediğimiz içtiğimiz her şey yapay olmaya, yiyecek kalitesi düşmeye, tohumların hibrite dönmesi ile de maalesef sağlıklı bir yaşamın göbeğinden kopup, yapay bir dünyaya adım attık.
Eski insanımızın yüzünden kan damlarken, bizim yüzümüzde şehrin stresi, yediğimiz içtiğimiz yiyeceklerin kalitesiz ve faydasız oluşundan mutsuz birer insana dönüştük.
Yediğimiz içtiğimiz hemen hemen her şeyin kalitesizliği, içimizde birçok hastalığa davetiye çıkarırken. Şehrin gürültüsü, stresi ise üstüne cabası. Sabahın erken saatlerinde işe gidiş yolunda çekilen çileler. Çocukların bakıcıya, okula, babaanneye, anneanneye bırakılması gibi birçok sıkıntıları yaşıyor insan. Sabahları minibüs ve otobüs duraklarında gördüğümüz insanlar. İşe gidiş çabası ve akşam dönüşte; yorgunluğun üstüne bindiği anlarda eve dönüş çilesi. İşte! Böylelikle hayatın anlamsız ve sıkıcı anlarını yaşıyor insan. Akşam evde aile ile yenilen bir tabak yemek, içilen bir fincan çay veya kahve insanı rahatlatsa da, ertesi gün tekrar aynı anları yaşayınca, stres katlanarak büyüyor. Devlet kapısında çalışanların iki günlük istirahati onları bir nebze rahatlasa da, özel sektörde verilen bir günlük istirahat çoğu zaman yeterli gelmiyor. Şehir içindeki trafik yoğunluğu, park yerleri sorunu, kalabalık insan furyası ve her türlü insanın bir arada olduğu çok karmaşık bir yapı olarak karşımıza çıkıyor. Ve bunları söylerken insanımıza sorsak köyde mi, şehirde mi yaşamak istersiniz diye. İnanın çoğu yine şehirde yaşamak isteyecektir. Neden diye soracak olursak, birçoğunun çocukların okulu, onların eğitimi dediklerini duyar gibiyim. Pekiyi sorun gerçekten eğitim mi? Yoksa yapamadığımız planlamalar sonucunda, insanların önünde kurtuluş gibi gördükleri. Zavallı şehirler mi?
Bence insanları şehirlere sürükleyen plansız programsız, anlaşılmaz icraatlardır. Bu planlamaları yapmanın ilk durağı olan devletimizin, köye dönüşü sağlayacak planlamaları yapması gerekmektedir.
Kendi öz tohumlarımızı üretmeyi destekleyerek, köylüyü tekrar köyüne kazandırmayı köyde iş imkanı vererek onları geriye döndürebiliriz. Solucan gübresi, kesme çiçekçilik, derelerimizde alabalık üreticiliği, arıcılık daha neler, neler. Hele de şu mısır şurubunu tamamen yasaklayarak. Pancar kotalarını kaldırıp dışarıya ihracatımızı artırarak, sebzemizi meyvemizi doğal ortamlarda yetiştirerek en güzel ürünleri almak olmalı. Kimyasal gübreleri zaman içinde kullanımını bitirerek tamamen biyolojik gübrelere dönmek suretiyle sağlıklı ortamlara, sağlıklı bir Türkiye’ye neden kavuşmayalım. ( Kimyasal gübre fabrikaları devlet desteği ile biyolojik gübre üretime döndürülebilir.) Meyvelerin, sebzelerin pazarlamasında dünyaya açılmak pazarlama sistemlerimizin çok aktif hale gelmesini sağlamak zorundayız. Meyveleri sebzeleri sadece yaş olarak değil kurutarak veya farklı ürünler haline getirerek; konserve ve birçok şekillerde pazarlama imkânlarını ortaya koyalım. Hayvancılığı da unutmayalım.
Bir peynirle Hollanda dünyaya meydan okuyor. Bizim elimizde o kadar çeşitte ürün yelpazesi varken; maalesef şehirlerin hengâmesinde kayboluyoruz. Devletimizden ricamız gerekli planlamaları yapsın insanımız, sağlıklı mutlu bir Türkiye’nin kapısını açalım. Vatanımız daha güzel olsun, ürünlerimiz doğal olsun, ülkemiz dünyada bir tane. Bütün dünya ülkemize gıpta ile baksın.
(Bu gün eşek sütü bile, üretilerek kendine pazar oluşturuyorsa; ürün çeşidi sıkıntımız yok demektir. Dış ülkelere pazarlama çok önemli.)
Etimesgut açısından Ankara’nın Milli Mücadele’nin merkezi olması ve ardından yeni devletin başkenti olması büyük önem taşır. Cumhuriyet’le birlikte “muasır medeniyet” seviyesine ulaşma çalışmaları kapsamında örnek köy kurulması kararı Etimesgut’u tarih sahnesine çıkartmıştır.
Ahimesud’da örnek bir köy kurulması kararı 16 Mayıs 1928 tarih ve 6639 sayılı kararnameyle alınmıştır. Yapılan araştırmanın ardından hazırlanan rapor doğrultusunda Bakanlar Kurulu örnek köy kurulması kararını vermiştir. Etimesgut bu kapsamda örnek bir köy olarak kurulmuş ve buranın yeni devletin diğer alanlarına da örneklik yapması amaçlanmıştır.
Yukarıda alıntı yazıdan anlaşıldığı üzere, 1928 yılında M. Kemal ATAÜTÜRK zamanında Etimesgut örnek köy olarak planlanmıştır. Ancak şu an Ankara’nın bir ilçesi. O zaman planlanan o projeler şu an daha ileri seviyelerde hazırlanıp, örnek köyler yapılabilir. Bunun içinde her vilayet bünyesinde pilot köylerin oluşturulması için devletimizden bir atılım bekliyoruz. Hadi köyümüze dönelim.