‘’Yeteri kadar sevmemiştim. Sürekli meşguldüm, hayat yanı başımdan bir yelkenli yarışı gibi sessiz ve hızlı geçip giderken, ben hayata hazırlanmakla meşguldüm.’’
LORENE CARY
“Dünyada değiştirebileceğiniz tek şey sizsiniz ve bunu yaparsanız dünyadaki her şey değişir zaten”
CHER
Aslında eleştirel biri gibi görünmekten, ilk dakikada hemen olumsuz laflar etmekten nefret ediyorum, fakat yaşamımızda bir değişiklik yaratmayı amaçladığım için gerçeği size gördüğüm gibi aynen söylemek zorundayım.
“Siz arkadaşınızı kandırabilirsiniz, ben kendimi kandırabilirim, ama lütfen birbirimizi kandırmayalım. Yaşamak, evet yaşamak. “Yaşamak” derken kişisel, özel yaşam deneyimlerinden bahsediyorum. Yoksa insanların sergilemekte oldukları imajlardan değil.
Sizin hakkınızda doğru düşünüp düşünmediğimi sizden daha iyi kimse bilemez.
Sizin hakkınızdaki yargılarımı hemen ve tamamen doğru kabul edin demiyorum. Sadece dikkatle düşünmenizi, tartmanızı istiyorum. Yaşamınızla ve kendinizle ilgili bazı şeyler itiraf etmek çok zor gelse bile kendinize karşı tamamen dürüst ve açık olmanızı istiyorum.
Unutmayın bilmediğimiz bir şeyi değiştirmenize de imkân yoktur.
İşte bakın ben ne görüyorum? Eğer sizin hayatınızda bu dünyadaki pek çok diğer kişinin hayatına benziyorsa ki benimki de öyleydi aslında, farkında olarak ya da olmayarak, sakin ve telaşsız olabilirsiniz. Bu başkalarına böyle görünmeyebilir. Şu anada başkalarının sizin için ne istediği ile ilgilenmiyoruz, bizim konumuz sadece ve sadece sizin ne istediğiniz. Gerçek benliğin tanımlanması. Tıpkı cam gibi, havuzda adeta kayıyormuşçasına sakin sakin yüzen bir ördek gibi siz de yüzeyden bakıldığında pekâlâ iyisinizdir. Ama bir düşünün, o aynı ördek suyun altında yüzebilmek için, ha bire ayaklarını oynatıyor ve yüzeyin üstündeki o sakin görünümüyle kaotik bir çelişki yaratıyor. İşte hayatta böyle.
* Hayatın içinde bir yerlere sıkıştırılmış olmasaydınız “sorumluluklar ve beklentiler” belirli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelip ona göre pozisyon almak zorunda kalmasaydınız ve çare yok diye düşünüp kendi kendinizi bir yerlere gömmüş olmasaydınız, işte o zaman sizin seçiminiz ne olurdu?
* Eğer mali açıdan bağımlı olmasaydınız ne yapardınız?
* Kronik olarak fazla kilo ve yorgunluk sorunları yaşamasaydınız hayatınızda neler değiştirdi?
* Eğer bir takım tuzaklara düşmüş olmasaydınız ve yaşamınızı gerçek kişiliğinize ve ilgi alanlarınızı doğru tanımlayan olgulara göre belirleyebilseydiniz nasıl bir hayatınız olurdu?
* Neyi nasıl değiştirirdiniz?
* Hangi arabayı kullandığınızın, nerede yaşadığınızın, kazanabileceğiniz para miktarının veya başkalarının sizden hoşlanıp hoşlanmadığının sizin için ne önemi olduğunu sorgulamış olsanız ne gibi cevaplar bulurdunuz?
* Şimdi sizlere yaşamınızla ilgili olarak ikinci bir şans verecek olsaydık bir şeyleri değiştirir miydiniz?
* Yoksa bildiğiniz şeylerin daha emniyetli olduğunu düşünüp sahip olduklarınıza sıkı sıkı sarılır mıydınız?
* İkinci şansın üstüne atlar mıydınız?
* Yoksa son dakikada yeni şeylerden korkup kabuğunuzun içinde kalarak bu şansı kullanmaktan vaz mı geçerdiniz?
* Hayatınızla ilgili tahmin edebileceğinizden çok daha fazla seçenek bulunduğunun farkında mısınız?
Şu andan itibaren geçmişinizi, artık sizi ve geleceğinizi daha fazla kontrol altında tutamayacak biçimde çözümlemeyi öğrenmek üzeresiniz. Bu, sizin kabullenmeyi ve hatta kendiniz ve yaşamınız için özürler bulmayı reddetmenizle başlayacak olan bir yolculuk. Eğer istediğiniz ve ihtiyaç duyduğunuz şeye sahip değilseniz buna inanarak tekrar tekrar söylemelisiniz.
Eğitimlerimde katılımcılara kim olduklarını sorduğumda genelde aldığım cevaplar “Ben bir hemşireyim”, “Ben bir öğretmenim”, “öğrenciyim”, “ev hanımıyım”, “sigortacıyım”, “başkanım” türündendir. Kendilerini işleriyle ya da rolleriyle tanımlarlar. Ne yaptıklarını söyleyerek cevap verirler. Çünkü “KİM” olduklarını söyleyerek cevap veremezler. Size kim olduklarını söyleyemezler, çünkü onlarda kim olduklarını bilmiyorlardır.
Evet, herhangi bir düzeyde var olabilirsiniz ve davranışınızı da bu düzey belirler. Yaptığınız şeyler kimliğinizin bir parçasıdır. Ancak var oluşun bambaşka bir düzeyi vardır. O düzey yapmakta olduğunuz şeyden tamamen bağımsızdır. O düzey sizin gerçek, doğru, asıl canlı olan kimliğinizdir.
İşte bu doğru, samimi kimliğiniz gerçek benliğinizdir. Başka bir kişiye gerçek benliğinizi anlatmanızın ne kadar zor olacağını tahmin edebiliyorum, çünkü genellikle çok uzun bir süredir, siz de onu görmüyor, onunla temas kurmuyorsunuzdur ya da belki de hiçbir zaman görmemişsinizdir. Tıpkı seminerime katılan bazı katılımcılarımda olduğu gibi.
o Peki, şimdi lütfen söyler misiniz, kimsiniz siz? Yaptığınız her neyse onu niye yapıyorsunuz?
o Şu anda sahip olduğunuz yaşamla yaptığınız şey, gerçek kimliğinizi yansıtıyor, onu yararlı kılıyor mu?
o Size bir şans verilse farklı seçimler yapar mıydınız?
o Böyle bir şansınız olsa neyi seçeceğiniz konusunda fikriniz var mı?
o BU GERÇEK BENLİĞİNİZLE TEMAS HALİNDE MİSİNİZ?
o Bura da “neden” söz etmekte olduğumu gerçekten “kavradınız” mı yoksa sizin için bu anlattıklarımı bir sohbet olarak mı değerlendirdiniz?
Peki, nedir öyleyse bu sürekli olarak tekrarlayıp durduğum GERÇEK BENLİK?
Gerçek benlik, ancak mutlak özünüzde bulunabilen sizsiniz. Bu öz, yaptığınız işle becerilerinizin, Tanrı vergisi özelliklerinizin, dirayet ve aklınızın, ilgi alanınızın oluşturduğu, dünyada bir eşi daha olmayan bir BİLEŞİM ‘dir.
Sonradan öyle olması gerektiğine inandıklarımızın aksine, sadece size ait olan ve var olma ihtiyacı olan güçler ve değerler bileşkesi. Bu, hani o hayatınızda, kendinizi en mutlu ve tatmin olmuş hissettiğiniz dönemlerde serpilip gelişen, özgür bir bilince sahip olan sizsiniz.
* Tüm berraklığı ile GERÇEK SİZ’in kim olduğunu biliyor musunuz?
Bu soruya cevabınız EVET ise sizi tebrik ediyorum. Tebrikler. HAYIR, ise, yaşam enerjiniz boşa harcanıyor ve gerçekten mutlu ve huzurlu bir yaşam sürme şansınızı feda ediyorsunuz demektir.
Hayatta sergilediğiniz davranışlarınızla, insanlara açık olan kimliğinizle, gerçek benliğinizi ifade eden değerlerinizin, inançlarınızın, tutkularınızın ve vizyonlarınızın arası nasıl?
O halde yaşamınızı kendi kontrolünüzde tutmaktan vazgeçmişsiniz ve içten dışa doğru değil, dıştan içe doğru tanımlanan bir hayat sürmektesiniz.
Kendi gerçek benliğinize sadık olmayan bir hayat sürmek bir boşluk, sürekli bir tamamlanmamışlık duygusu yaratır.. Bin bir çeşit yöntemle bu boşluğu doldurmaya çalışırsınız; sigara veya içki içerek, hiç durmadan çalışarak veya kendinizi çocuklara ya da bir eşe aşırı derecede adayarak. Kısacası o boşluğu doldurabilmek için herhangi birini, herhangi bir şeyi arar durursunuz. Bazen kendinizi çok ama çok yalnız hissedersiniz. İnsanlarla çevrili iken bile yabancı gibisinizdir. Sizi onlardan ayıran bir ağrınız, bir sızınız vardır. Onlarla konuşursunuz, ama sanki sizi can kulağıyla dinlemiyorlarmış gibi gelebilir.
Zaman zaman duygularınızı paylaşma cesareti bulduğunuzda bile yanlış anlaşıldığınız hissine kapılırsınız. Başkalarının size yaklaşımlarından ürkersiniz; çünkü bu insanlar aile üyeniz dahi olsalar, size çok iyi de davransalar onların gerçek niyetlerini, gerçek kasıtlarını sezemezsiniz. Acı bir şekilde arkadaşlarınızın ve ailenizin de sizi terk edebileceğini ya da onların beklediği biçimde davranacaksınız diye kendi gerçek benliğiniz için önemli olanları görmezlikten gelebileceklerini öğrenmiş olursunuz.
Tüm bu boşluğu doldurma çabalarınız uzun süredir sonuç vermemişse gözle görülmez bir karamsarlık davranışı geliştirebilirsiniz. Bu durumda artık değişme ve tatmin olma isteğiniz pasifleşmiş olabilir. Sonuç olarak hayatınızda her şeyin huzurlu ve dengeli olduğu anlar artık çok çok azalmıştır.
Neyin tehlikede olduğu hakkında dürüst ve samimi olmalıyız. Bu dünyada kendi gerçek benliğimize uyuyor olmaktan çok sizin için, tayin edilmiş rolleri oynayarak yaşamak. Gerçekten değer verdiğiniz amaçların peşine düşmek için, ihtiyacınız olan yaşam enerjisini de boşa parçalıyor olmak demektir. Bunun aksine, kendi gerçek benliğinize uyumlu bir biçimde yaşamaya başladığınızda ise, dağılmış ve boşa harcanmakta olan bütün o enerji, size hayatınızın ana yolunda ilerlemek için gereken ivmeyi kazandırmaya başlayacaktır. Böylelikle; hız, randıman ve akıcılık kazanmış olacaksınız. Olmak istediğiniz, olma ihtiyacı duyduğunuz kişi olarak hayatta çok daha başarılı biri haline geleceksiniz.
Gerçek benliğin inkâr edilmesinden daha büyük bir stres nedeni olamaz. Çünkü, bu durumda yaşamsal enerjiniz dağılıyor, dağıldığı için tükeniyor ve siz de giderek mantıken yaşamaya başlıyorsunuz. Peki, uzun vadede bunların toplam etkisi ne oluyor? Eğer birisi sürekli telaş ve çekişmeyle enerjisini tüketiyorsa bu aslında ömründen tüketiyor demektir.
* Sizde dâhil her birimizin içinde, kim olmak istiyorsak, ne olmak istiyorsak o var ve hayatımız boyunca ihtiyaç duyacağımız, isteyeceğimiz her ama her şey de var. Önemli olan bunun bilincinde olmamızdır.
Düşüncelerinizde tutucu olmayın.Tersine hayatınızla ilgili her durumu, sadece sizin için doğru olmayan şeyleri istiyor ve peşinde koşuyor olma ihtimaliniz de dâhil olmak üzere, tek tek irdelemeyi arzuluyor olmalısınız.
Belirli özellikleriniz ve karakteristikleriniz ile birikiminiz ve sapmaya uğramış bilgileriniz, sizi tanımlayan ve yeryüzündeki tüm diğer insanlardan farklılaştıran şeylerdir. Bu farklılığı yaşayabilmeniz ancak ve ancak kendi eşsiz özelliklerinizin dışa vurulmasına izin vermenizle mümkün olabilir. Sizi siz yapan her bir sahici karakteristiğinizi sıkıca yakalamak ve kendi yaşam sahnenizin merkezine yerleştirmek zorundasınız. Ve bu yapılabilir. Özünüze yeniden ulaşabilmek sadece bilmem hangi dağın tepesinde bulunan bazı filozoflara özgü bir beceri değildir. Bu sizin tarafınızdan da yapılabilecek ve yapılması gereken önemli bir iştir.
SİZ SİZİ BİLMEDEN, SİZ OLAMAZSINIZ.
Şu anki yaşamınızı idame ettiren benliğiniz birdenbire ortaya çıkmamıştır. O, benliğiniz;
* Yaşam boyunca başınızdan geçen belli başlı olayların, yani sizin dışınızdaki etkenlerin ve
* İçsel dünyanızda oluşan tepki ve dönüşümlerin, yani içsel tepkilerin ortak bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Bu dünyadaki yaşamınız, kimi dışarıdan kimi içeriden olmak üzere bir dizi etkileşimlerden oluşur. Dışsal etkileşimleriyle dünya, ya sizin başladığınız noktayı geliştirir ya da o noktayı siler, ona saldırır ve bozar. İçsel dünyamızdaki etkileşimler de en az dışsal olanlar kadar güçlüdür ve dışardan gelen etkilerin sizin tarafınızdan yorumlanması ya da sizden gelen tepkilerle oluşur.
Sonuçta, eğer kaba ve duyarsız bir yaşam yolculuğunun ürünüyseniz işte o zaman gerçekdışı, kurgusal bir benlik ortaya çıkar. Bu gerçek değil kurgusal bir benliktir. Başınızdan geçen olumsuzluklar ve muhtemelen daha da önemlisi, sizin bu olumsuzluklara gösterdiğiniz tepkiler ve yorumlar sizi aslında olduğunuz kişi olmaktan uzakta bir noktaya iter. Bunun sonucunda da kim ve ne olduğunuzu görmezden gelmeye başlarsınız. Bu durumda benliğiniz sizi darbelere dayanıklı bir şekle sokmaya çalışacağına “Tamam boş ver, sorun yaratma” durumuna sokar. Bu geleneksel bir yaklaşımdır ve dünyanın işine gelir. Fakat sizi hayal kırıklığına uğramış, umutsuz, tutkusuz ve enerjiden yoksun biri haline getirebilir. Bu kurgusal bağlantıyı kesmek ve gerçek benliğinizle yeniden bağlantı kurmak için içsel ve dışsal etkilerin şu an sürdürdüğümüz yaşamı nasıl katı yaptığını ve bu etkileri, gerçekten istediğiniz ve ihtiyaç duyduğunuz yaşama geçirebilmek için, nasıl kontrol altında tutabileceğinizi öğrenmeniz gerekir.
Örneğin; birisi tarafından reddedilmişseniz (dışsal etki) ve bu nedenle kendinize gerçekten kızıyor, yeterince iyi olmadığınız için kendinizi suçluyorsanız (içsel etki), işte bu noktada gerçek benliğinizle olan bağlantınızın yerine kurgusal bir benlikle bağlantı kuruyorsunuz demektir, oysa gerçekte muhtemelen sorunun büyük bir kısmı sizde değil öteki kişilerdedir.
Kurgusal benliğiniz, sadece kim olduğunuzu ve yaşamınız da ne yapmanız gerektiği noktasında, sizi yanlış bilgilendirmekle kalmaz, gerçek kimliğinizle bağlantı kurmanızı sağlayacak bilgileri de engeller. Eğer gerçekten sizin için şu an yaşadığınızdan daha fazlası mevcutsa, kendinize “ Neden ben bunu yapıyorum?” diye hemen sormanız gerekir. Kontrolü nasıl ele geçireceğinizi de sormanız gerekir. Belki kendinizden yeterince talepte bulunmuyorsunuz; çünkü bir tuzağa sıkışmış olduğunuzu düşünüyorsunuz.
Belki parasızlık ya da fırsat yokluğu ya da siz daha başarılı olduğunuzda bundan şöyle ya da böyle rahatsızlık duyacak başka insanlar yüzünden harekete geçmiyorsunuz.
Belki de hangi yolu zorlamanız gerektiğini bilmiyorsunuz ya da ne istediğinizi, neye ulaşmak için çabalayacağınızı. Durumunuz ne olursa olsun bu “ nedenlerin”, “mazeretlere” dönüşmesine izin veremezsiniz. Kolay ya da zor, olabileceğiniz her şeyi, olmak sorumluluğu taşıyorsunuz; bunu aileniz için, dünya için yapmanız gerekiyor. Bu sizin hayatınız ve saat çalışıyor. Bu kendini inkâr hücresinde yaşamaya devam ederseniz günler, haftalar, aylar ve yıllar, olağanüstü ve muhteşem olabilecekken öylece harcanıp gitmeye devam edecektir.
Gerçek benliğinize yaşam enerjisi verin Bu durumda:
* İçsel faktörlerle motive olmanızı sağlayın.
* Kendi beğeni ve ilgi alanlarınıza uygun olarak kendi seçimlerinizi yapın.
* Kendi kararlarınızı uygulayacak ölçüde etkin bir özgüvene sahip olun.
* Kişisel saygınlığınızı içsel olarak tanımlayın.
* Dış etkenlerin bunları etkilemesine izin vermeyin.
* Kişisel davranışla sonuçlar arasındaki bağlantıyı görmeye çalışın.
* Kendi önceliklerinize göre seçim yapmayı ilke edinin.
* Özgüven ve güçlülük duygularınızla bağlantı kurun.
* Başkalarıyla iş birliği yapın.
* Her türlü ortamda kendinize güveni ilke edinin.
* Kendinizle mutlu olmayı öğrenin.
* Hayatta her zaman bir amacınız olması için gerekli çabayı sarf edin.
* Herkesle kendinizi özdeş hissedin.
* Kendinizi sevin, karar verin.
* Bu güne kadar yapmış olduğunuz hatalardan ders alın. “ Başarısızlık yoktur sadece geri bildirim vardır.” Bu varsayımı ilke edinin.
* Başkalarının yargılarının sizi etkilemesine asla izin vermeyin.
* Başkalarından çok kendi değerlerinize önem verin.
* Hayatta ne istediğinizi bilin.
* Eyleme geçin,
* Duyusal keskinliğe sahip olun,
* Esnek olun,
* Kendi arkadaşlığınızı beğenin.
* Yeni bir projeye başlamanın her zaman kolay bir yolu olduğunu bilin.
* Başkalarının neden ve nasıl başarılı olduklarını anlamaya çalışın.
* Mazeretlerin haklılığını değil başarının hazzını yaşamayı ilke edinin.
* Her zaman sinirlilikle başa çıkmayı öğrenin.
* Aile yaşamınızın güvenli ve huzurlu olmasını sağlayın.
* Bilmenizi isterim ki İNSAN DÜŞÜNDÜĞÜ KADAR GÜÇLÜ, İNANDIĞI KADAR DEĞERLİDİR.
Kişisel gerçekliğinizde yani benlik kavramınızda olacak değişiklik yaşamınızı en yüksek noktaya çıkartarak, tamamıyla içten dışa doğru gelişir. Bu gerçekten olması gereken çok iyi bir şeydir. Çünkü dünyayı değiştiremezsiniz, olayların akışını değiştiremezsiniz ve bunların sizin dünyanıza yansımalarını nadiren değiştirebilirsiniz. Kendi duruşunuzu değiştirdiğinizde, kendi kimliğinizi gösteren “VERİ PENCERESİNİ” yeniden açtığınızda, kendi benlik kavramınızı, yeniden değerlendirmeye tabi tutup da yeni gerçekler yeni güçler keşfettiğinizde ve bunlar üzerinde yeni bir kontrol geliştirdiğinizde, gerçek benliğinize odaklanmaya başlayabilirsiniz. Asıl iyi haber şu ki, gerçek benliğinize başarılı bir biçimde ulaşabilmek, onu ortaya çıkarabilmek, yeniden ona odaklanabilmek ve yeniden her şeyi kontrol altına alabilmek için sadece ve sadece SİZ yetersiniz, başka kimseye ihtiyacınız yok.
Kendi kendinize şunu sorabilirsiniz. “Eğer durum buysa kendi benliğimi neden daha önce yeniden formüle etmedim?” Daima hayvanlarla insanlar arasında iki önemli fark olduğunu söylerim. Bunlar:
Bunca zamandır başparmaklarınızla ne yapmış olduğunuzu biliyoruz. Peki, sebebinizle ne yapmaktasınız?
Bilinçli zihniniz çoğunlukla kendiniz için gerçekten önemli olanları bulmayı çalışmak yerine dünyanın çılgın dansına ayak uydurmaya çalışır. Zamanınızı ve enerjinizi harcamanız gereken beklenti ve taleplerin oranı baş döndürücü biçimde artar. Sonuç? Tamamen kendimizi bir hiperaktivite ve bölünmüşlük deryasında yitirmiş olarak buluruz. İşte o zaman korku baş gösterir. Değişme korkusu. Bilinmeyene doğru adım atma korkusu. Korku esasen ölümcül bir etkendir ve her şeyden etkilenir; İşinizden, evliliğinizden, sağlığınızdan, çocuklarınız için yapmak zorunda olduklarınızdan, vücudunuzun yaşlanmasına tanık olmanızdan, sizi karamsarlaştıran milyonlarca şeyden. Şimdi oturup sadece bu korkularınıza odaklansanız bile kendinizle ilgili olumlu şeyleri bulmanızın güçleştiğini fark edeceksiniz.Zaman artı düşünce eşittir korkudur.düşünce ve zaman beraberinde korkuyu yaratmaktadır.zevkte aynı şekilde yaratılır.yani düşünce artı zaman eşittir zevktir.zevklerimiz ve korkularımız bir paranın iki yüzü gibidirler.
Bilmenizi isterim ki; her insanın benliğinde ifade edilmeyi bekleyen bir eşsizlik, bireysellik ve farklılık vardır. Her kim olursanız olun, siz de bu gruba dâhilsiniz. Her ne kadar bireyselliğiniz tahrip edilmiş olsa da kendinizi kaybolmuş ve sıradan hissetseniz de, siz de bu gruptansınız.
Kendi gerçek benliğinizle yeniden buluşmanız inanılmaz bir deneyim olacaktır. Günü gerçek benliğe uyumlu bir biçimde geçirmek bir mutluluk ve anlatılmaz bir özgürlük duygusu verecektir. Artık şimdi geçmişinizdeki ve “benlik” kavramındaki sır perdesini kaldırmaya başladınız. Bir kez tüm ışıkları yakıp benlik kavramınızı ışığa, boğunca ve geçmişinizi mikroskop altına alınca yaşamın daha zevkli hale geldiğini fark edeceksiniz. Bu keşif için hazırsınız değil mi? Öyleyse yolculuğa devam edelim.