Emine İNCE
İçimdeki Deprem
Dün gece ki deprem bir anımı hatırlattı.
Kırşehir’in Toklumen köyünde öğretmeniz.
Televizyonumuz da var.
On beş metre bir demirle ancak puslu puslu gösteriyor.
Akşam komşularımızla gösterilen her şeyi seyrettik ve herkes gitti biz de yattık.
Derin bir uykuya dalmışız. Nasıl bir depremle uyandım.
Rahmetli eşime İsmail çabuk uyan bak deprem oluyor diyorum.
Bir türlü uyanmıyor. Çabuk çocukları alıp aşağı inelim deyip duruyorum.
Sonunda uyandı. Ne depremi yahu yatta uyu.
Akşam Deprem filmini seyrettin ondan böyle hissediyorsun, diyor.
Bir yandan da ne kadar korktuysa, karyolayı da sallıyor diye söyleniyor.
Ben de gerçekten de rüyamda deprem mi gördüm diye ikilemde kaldım.
Kırşehir’de ilk defa bir deprem hissettim. Ege deki gibi sık sık deprem olmaz ki.
Sabah oldu. Ben kalkıp okula gittim. İsmail çocuklarla kaldı.
Bizim bir bakıcımız falan yoktu. Öğlenci sabahçı olup öyle bakıyorduk.
Ben gelinceye kadar çocuklar yalnız kalıyordu.
Okula gittim. Arkadaşlar heyecanlı heyecanlı depremi anlatıyorlar.
Ya hocanım siz ölü müsünüz neden çıkmadınız dışarı.
Dediler. Ben de İsmail’in dediklerini anlattım.
Sonra gece dışarı çıkanların ne halde olduklarını anlatıp gülüyorlardı.
Köyün bakkalı rahmetli İsmail amca vardı.
Adamcağız uzun kollu atlet ve uzun beyaz bir altla çıkmış.
O derdin arasında ona gülmüşler. Arkadaşım şöyle diyordu: ben İsmail amca’ya gülüyordum. Don gömlek çıkmış, diye.
Meğer ben sliple üstüne bir palto giyip, önüm de açık öyle çıkmışım, deyip katıla katıla gülüyorlardı.
İşte depremin ne zaman olacağı belli olmadığı için, bizi nasıl, nerde yakalar bilemeyiz. Korkutan taraflarından biri de bu sanırım.
Dilerim Allahımdan bir daha gelmesin deprem. Hepinize iyi geceler canım arkadaşlarım sevgili dostlar.