Anama sordum: “Ana ben hangi tarihte doğdum?” Anam: “Ben ne bilirim yavrum. Benim okumam-yazmam mı var? Yelli-talazlı bir güz günüydü. Koç’ları sürüye yeni katmıştık” dedi. Benim ilmim doğum tarihimle ilgili bu bilinmez sırrı çözmeye -maalesef- yetmedi. Doğum günlerini dört yılda bir kutlayan 29 Şubat’ta doğanlar bile hiç olmazsa benden biraz daha şanslılar. Zira, doğum tarihimdeki belirsizlik nedeniyle 70 yıllık ömrümde bir defa bile yaş günü kutlayamadım. Beni kucağına alıp seven ne bir dedem, ne de bir ebem (Büyük Annem) bile olmadı. Ne kadar acı!
Bu gün sizlere, kızımdan torunum ‘Elif Asya Turan’dan söz etmek ve kendisiyle ilgili bir kaç anekdotu da paylaşmak istiyorum: Elif Asya 2 Ağustos 2006 tarihinde doğdu. Şimdi 4. Sınıfa geçti.
Anne ve Baba çalışan birisi oldukları için torunum Elif Asya hep özel kreşlerde ve özel okullarda okudu: İkinci sınıfa geçince okumaktan-yazmaktan yılgınlık ve bezginlik duydu. Dersini, ödevini yapmıyor, okula gitmek istemiyordu. Kızım ve damadım Elif’i caydırmak için ne yapsalar nafile! Bir gün damadıma: “Ben ömrümde pek çok kızı motive ederek, ikna edip tavladım. Göreceksin, Senin kızını bile tavlayacağım!” dedim.
Çalışma masası koltuğunda ‘donmuş adam’ misâli duran torunum Elif hiç kıpırdamıyordu. Konuşmalarıma ters tepki verip, elindeki kalemle beni darp etmeye başladı. Gözlüğümün camı gözümü korudu amma burnumun tam ortasına isabet eden vuruş, kanın fışkırmasına neden oldu… Ben hiç kızmadım, kırılmadım. Fakat torunum Elif Asya çok korktu, üzüldü. “Özür dilerim dedeciğim” deyip, boynuma sarıldı, hıçkıra-hıçkıra epeyce ağladı. Biraz rahatlayıp, yumuşadı. Gel seninle bir film izleyelim, dedim. Televizyonda çocuklarla yaptığım bir programımı CD’den izledik. “Eğer okursan, bu çocuklar gibi bilgili olursan, seninle de televizyonda böyle program yapacağım. Okumayanları, bilgili olmayanları programa çıkarmıyorlar” dedim. Bu olumsuzluktan sonra torunumun huyu ve davranışları çok değişti. Hatta: “Çok okuyup, senin gibi yazar olacağım, dedeciğim” dedi. Her gece yatağına girince okumadan yatmaz. Bir defasında, kitap göğsünde, sayfa açık uyumuş. Gece yarısı kitabı göğsünün üzerinden alırken uyandı: Bana: “Dede! Nerede kalmışım, sayfasına bakayım!” dedi. İnanın o şimdi çok okuyan bir kitap kurdu. “Tek arzum: Büyüyünce bilim adamı olup; bir televizyon programında dedem’le birlikte program yapmak” diyor; başka bir şey demiyor. Çok güzel de resim yapıyor.
Sadede geliyorum: Elif Asya, 6 yaşındaki kardeşi Yağmur Zeren’le köy evimde mükemmel bir sunum ve zengin bir içerikle bizlere yaş günü programı yaptılar. Türkçe-Latince şarkı, türkü, dans, millî oyun ve sürprizlerle dolu içerik… Masraflar, pastalar dede’den, programı baştan-sona kayıt altına almak da babadan. Ne güzel! Kızım Melike burada bir konuşma yaptı. Bu konuşmayı mesajın özelliği ve güzelliği nedeniyle aynen alıyor ve aktarıyorum:
“Sevgili kızım Elif Asya!
Bu gün senin 9. Doğum günün. Köyde olduğumuz için sana bir hediye alamadım. Hem de en güzel hediyenin bu deftere duygularımı yazmak olduğuna karar verdim:
Bundan tam 9 sene önce çok sıcak bir Adana gününde 2250 gramlık bir kız doğdu 8 aylık. Tam 5 hafta erken geldi. Acelesi varmış nedense?!
O kadar güçlüydü ki bu minik kız, hiç bir sağlık sorunu yaşamadı. Aslandı… Çünkü Ormanların Kralı… Sonra abla oldu 3,5 yaşında. Sonra bir daha abla oldu 7 yaşında. Ablalık zor işti. Herkes minikleri seviyor, onları haklı buluyordu. Sana ise “Sen ablasın!” diyorlardı. Başka bir sefer “Sen küçüksün, yapamazsın!” diyorlardı. Kafan karıştı…
Büyüdükçe çocuklar, sevilme şekilleri değişir. Bebekleri gıdıklarsın, mıncıklarsın güler… Ortancalarla evcilik oynarsın, memnun olur. Ama büyük çocukların neye memnun olduğunu anlayamazsın. Sorunca söylemez, senin bulmanı isterler. Amma hep büyüklerin işi vardır: Vakit ayıramazlar.
İşte Sen bu tip zorluklarla hep mücadele ettin ve ediyorsun hâlâ. Sen ‘Aslan’sın, burcun gibi. Ormanların kralı, gönlümüzün kraliçesi…
Şunu hiç unutma! Ne kadar belli etmeye fırsatımız olmasa da: ‘Seni çok seviyoruz!’ Sporda, sanat’ta, okulda, hep bizi gururlandırdın…
Ama hiçbir zaman sadece bizi mutlu etmek ve gururlandırmak için bir şeyler yapma! Sen mutlu olacağın şeyi yap. Bizler de mutlu oluruz.
Ne yaparsan yap, en iyisini yap. Dürüst, güzel ahlâklı, iyi bir insan ol. Allah yardım eder sana zaten o zaman . Seni seven annen Melike, 2 Ağustos 2015 Pazar”
Sözün özü: Ailemin özel yaşantısı ‘öğünmek için değil; örnek olması için’ kaleme ve kelâma dökülmüştür: Sosyoloji’den, Sosyal Psikoloji’den, Eğitim Psikolojisi’nden öğrendiğim Pedagojik kazanımla huzura gelip, toplum ve birey üzerindeki moral ve motivasyonu anlatmayı amaçladım. Türk Halk Edebiyatı kültürümüzü zenginleştirmek ve güzelleştirmek adına ‘Aile Kurumu Kültürümüzde ‘Torun’un, gönül tahtımızdaki sevgisini tüm dostlarla bu nedenle paylaşmak istedim.
Hoşça kalınız.