Didem CEYLAN
İYİ NİYET
Merhaba sevgili Arena Gazetesi okurları.
Yaklaşık bir aydır yazılarımı sizlerle paylaşamıyordum.
Bugün sizlerle şu son bir ayda gözüme çarpan bir durum ile ilgili yazdığım yazımı paylaşacağım.
İster Kırşehir, ister Samsun, İster başka bir ülke de ol.
Ne duygular değişiyor, ne hisler.
Ya bana değmeyen yılan bin yaşasın diyor insanlar.
Ya da tabire caizse bu inekten nasıl faydalanırım…
Zaten kime iyilik yapsak hep sinirimize sarıldı.
Kimi yalnız bırakmasak bizi yalnız bıraktı.
Kime dost olsak, sırtımızda bir de onun imzasını taşıdık.
Nefes olduklarımız önce nefesimizi kesti.
Sonra gözümüzün içine baka baka bir başkasına nefes oldu.
Kısacası, israf etmeyin yaşamayı.
İsraf etmeyin sevgiyi.
İsraf etmeyin saygıyı.
İsraf etmeyin zamanı.
İsraf etmeyin en çok da “İYİ NİYETİ”…
Yavaş yavaş zehirliyor hayatımıza aldıklarımız ya da seçme hakkı verilmeden almak zorunda kaldığımız hayatımızda olan insanlar.
Önce merhametimizi kullanıyorlar.
Sonra bizi kullanmaya çalışıyorlar.
Önce kendilerini sevdirip.
Sonra bir darbe vurup eserlerini izliyorlar.
Kimin canı yanıyor.
Cevap vereyim; Kimsenin…
Olan kime oluyor bize…
İyi niyetimizden vurulaaaa vurulaaaa iyi niyetimizi de kaybettik.
Geçmiş olsun.
Geçmiş olsun olmasına da, geçmiş olsun dedirtenler sağ olsun…
İyi niyetli olmak, her zaman hakikati söylemek değildir, çünkü insan yanılabilir, ama en azından inanılan şey hakkındaki gerçeği söylemektir.
Samimi olmak, başkasına yalan söylememektir; iyi niyetli olmak, ne başkasına ne de kendine yalan söylemektir.
Bir insanın iyi olmasını sağlayan şey ne daha elverişli yaşamsal gerçeklerin varlığıdır ne yetkinliklerinin düzeyidir . İnsanı iyi yapan hayat karşısındaki duruşudur. İnsancıl ilkelerinin varlığıdır bunu da sağlayan dünya görüşüdür.
Belki de insandaki tek iyi, onun iyi niyetidir.
Gerçekten çok az kişi de hak etse; bu tavırdan dolayı türlü türlü sorunlar başa gelse de ve hatta “Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir.” dense bile; ne kadar törpülenirse törpülensin, sömürülürse sömürülsün, hep orada olması gereken bir tavırdır.
İyi niyet bir menfaat gözeterek, çıkar peşinde koşarak değil; yürekten gelen bir güçtür.
İnsanlara uzatılan el zaman zaman “niye bu kadar iyi davranıyor ki” diye düşünülerek art niyetli biçimde geri bile çevrilebilir.
Kirli toplumlarda insanlarda olması gereken en temel erdem olan “iyi niyet”; her daim canınızı yakan davranış ve düşünüş biçimine dönüyor.
“En sevmediğim özelliğim iyi niyetli oluşumdur” diyen insanda olmayan bir değerdir.
Çünkü erdem pazarlanmaz, dile getirilmez, satılmaz sadece ama sadece yaşanır. Zaman zaman yalancıların da en çok arkasına sığındığı bahane ya da masumluk maskesidir: “Hep iyi niyetim yüzünden kaybettim…” gibi. Bu tip kişiler için “iyi niyet” gösterilmesi bir lütufmuş gibi algılanan, insanların kendilerini avutup mutlu olabilmelerini sağlayan basit bir araçtır.
Kendilerinin yalan makinesi olduğunu unutur bu insanlar.
Yüreklerin kulaklarının sağır, vicdanların kömür karası olduğu bir dünyada her geçen gün anlamını yitirilmiştir.
Hak edene gösterilmesi durumunda geri dönüşü güzellik olan yaşam tarzıdır. “Ben iyi niyet gösterdim başıma gelene bak…” diye sızlanmamak gerekir.
İyilik yap, iyi niyetle denize at.
Haluk bilmezse, balık mutlaka bilir.
İçimizde varsa karşılık beklemeden ne gerekiyorsa yapmak, iyi niyeti içinden geldiği için göstermek gereklidir. İyi niyete karşılık iyi niyet görmek güzeldir ama görülmediğinde çığırından çıkmamak gerekir. Maalesef ki insana ait hiçbir şeyin bireyi şaşırtmaması gerektiği kirli dönemde yaşanmaktadır.
Çamurdan gelen bizler, kendi ruhsal varlığını kendi bedenine gömdüğünü unuttuğundan; özünü hatırlayıp arınacağına ve yükseleceğine; geldiği çamuru etrafa bulaştırıp yeryüzünü bataklık haline getirmekte ve dikey alçalış serüvenine daha da diplerde devam ediyor.
Yapacak bir şey kalmadı artık.
Dünya dönüyor dönecek bu ömür böyle tükenecek.
Yolu sevgiden geçen herkesle bir gün bir yerlerde buluşmak dileği ile.
Kendinize ve yaşadığınız kentiniz Kırşehir’e iyi bakın.
Hoşça kalın…