KARANLIKLAR GÖÇ ETTİ…
Bir Vali. Bir Siyasetçi ve bir STK Başkanı. Bir şehre kaç yalan sığar!
Kırşehir’in Cumhuriyetten alacağı var diyorduk. Çalışıyorduk. Üretiyor ve ortaya koyuyorduk. Toklumen Kasabasına 85 dönüm Orman, Anadolu Öğretmen Lisesine Tarih köşesi yapıyorduk. AB uyum yasaları çerçevesinde Çiftçileri eğitmek, kırsal yaşamı özendirmek ve istihdam yaratmak amaçlı “Türkiye’de aktif bir vakıftan sonra ilk “Ekoloji Araştırma ve Eğitim Merkezini” Sıdıklı Ortaoba köyünde Milli Eğitim Müdürlüğünden aldığımız boş bir okulda Lütfullah beyin destekleriyle kurduk.
İlk hüsran böyle başladı. Okulun levhaları parçalanıyor, Camlar, kapılar kırılıyordu. Olmadı. Yapılan onca olumsuzlukların üstesinden gelemiyorduk. Bir yıl içinde bu projeyi askıya aldık.
Hep diyorduk Kırşehir’in Cumhuriyetten alacağı var diye. Biz bize yeteriz diyorduk. Ancak yetmediğimizi anlıyorduk. En büyük dayanağımız Vali Lütfullah Bey. Başımız sıkışınca kendimizi o’nun yanında buluyoruz. Olumsuzlukları ve rezaletleri yerinde görmek için Vali Bey bizimle birlikte hareket ediyor. Yerinde görüyor, sorguluyor. İncelettiriyordu. Lütfullah beyin mesai mefhumu yoktu. Gece yarısı bizleri de yanına alarak Seyfe Gölüne, Kızılırmak havzasına gidiyor, Anadolu’nun gözbebeği Kuş cennetinin göz göre, göre ölümüne üzülüyordu. 300 Keson kuyuyu ikna yoluyla kapattırdı. ÇATAK projesi kişisel gayretleriyle yeniden hayat buldu.
Kırşehir kültür envanter de yer almayan Özbağ sınırları içinde bulunan Kervansray dağları üzerinde bulunan Keçi kalesinin içler acısı durumunu görmek için bizlerle birlikte dağa tırmanıyordu. Kentin bu vurdumduymazlığı, adamsendeciliğine kızıyor ve o ölçüde üzülüyordu. Mutlak çözüm üretilmeli, korunmalı bu milli değerlerin göz göre, göre yok olması bir insanlık ayıbı diyordu.
İlk kez Seyfe Gölü Yönetim planı teklifi ilgili bakanlığa yapıldı. 2010 yılında plan hazırlandı. Kuş gözetleme kulesi teklifini Vali Lütfullah Bilgin’e sunduğumuzda. Bektaş Beye direktif vermişti. ‘Ne gerekiyorsa yapın’. Kule inşası ve tamamlanması M. Ufuk Erdem valiye kısmet oldu.
Bir tarafta Seyfe Gölü kuruma eğilimine girmiş. Kum ocakları doğayı geri dönüşümsüz tahrip ediyor. Diğer yanda bakanlığa sunduğumuz projeler.
Kum ocakları sayesinde Selçuklu eserlerinden olan 13 gözlü Kesikkörü yıkılmış, Kervansaray hanının kapısına kilit vurulmuştu. Bir akşam Lütfullah Bey, beni telefonla arayarak Terme Grant otelde Nevşehir Kültür Varlıkları Koruma Kurul üyelerine verilecek yemeğe gelmemi istedi. Gittim. Beni kurul başkanı ile yan yana oturttu.
Bir ay sonra; yıkılan Köprü ve Pavyon yapılmış, Kervansaray hanın restorasyon kararı çıkartıldı.
Güzel şeyler oluyordu… Kazanan Kırşehir olacaktı. Bu şehri kucaklamaya çalışan, bir vali sahiplenen STK Başkanı. Siyasilerin umurunda değildi.
Tarihi kentler birliği üyelik evraklarını dönemin Belediye Başkanı Halim Çakır’a Vali beyin Minibüs içinde verdiğini hiç unutmam. ‘Başkan lütfen bu kararı encümenden çıkartınız’… Ve Kırşehir tarihi kentler birliğine bizim ve vali beyin gayretleriyle dâhil edildi. İlk toplantı Kayseri’de, ikincisi Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci’nin döneminde Kırşehir’de yapıldı.
Kazanmak veya Kaybetmek.
Üzülmek insanı bir duygudur. Her şeyi hazırlarsınız. Beğenilir. Kabul görür. Ne hikmetse kaybedersiniz. Duyarsızlık, adam sendecilik daha başlangıçta havlu atan akıl. Ve siyasiler.
Telefonda “Başkanım neredesiniz” dediğinde buyurun sayın valim, dernekteyim. ‘Valiliğe gel misafirlerin var’. Şaşkın birazda merakla vali beyin makamına gittiğimde ÇEKÜL heyetinin gelmiş olduğunu gördüm. (Dernek ÇEKÜL Vakfının Kırşehir Temsilciliğini yapıyordu.) Çaylar içildi. Makamdan çıkılıp, Kocabey Kavaklığına birlikte gidildi. İncelemeler yapıldı.
Hazırlanmış olan projeler iktidar ve muhalefet milletvekillerine de gönderilmiş destekleri istenmişti. Sanıyorum ki; Vali bey milletvekillerine bu konulardan bahsediyor ki, Mikail bey bana. ‘Mustafa abi keşke imkânımız olsa seni klonlayabilsek.” Bu sözleri unutmak mümkün değil.
Kocabey kavaklığına Bakanlık düzeyinde ilk inceleme heyeti dönemin Milli Parklar Genel Müdürü Mustafa Kemal Yalınkılıç ve ekibiydi. Görüş alışverişleri ve olurluluk süreci birkaç yılı aldık. Bu işin peşindeydik. Dosya önce öncelikli olarak posta marifetiyle Bakanlığa daha sonra özeti Kırşehir’e gelen Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’ye Valilikte Lütfullah beyin yanında elden teslim ettim. Daha sonra Bakan Veysel Eroğlu’nun koordinasyon toplantısına davet edildim. Bakanlıkta makamında Milletvekillerimizle birlikte ziyaret ettim. Kocabey kavaklığı rekreasyon alanı ilan edildi. Projesi yapıldı. Çalışma süreçlerine katıldım. Milli park sözü askıda kaldı. Rekreasyon projesi dahi hayata geçirilmedi.
Bölgede ağaç talanı hız kesmedi. Yağma ve yangınların önüne geçmek mümkün olmadı. Bir şeyi başarmıştık. Anadolu’da böyle bir tabiat harikasının varlığını Ankara’ya iletmeyi başarmıştık.
Rahmetli Özel İdare Sekreter yardımcısı Mustafa Taş bana telefon ederek görüşmek istediğini söyledi… Gittim. Bana Müjdeli haberi verdi. Mustafa Abi senin projen bakanlık tarafından olumlu bulunmuş. İşte sana Karayolları Genel Müdürlüğünün yazısının bir sureti. Başarmak. Ve sevinç. Bu sevinci Lütfullah beyle paylaşmak için yanına gittim. Konuyu bildiğini söyledi. Sizler bu şehre çok şey katacaksınız. Buna eminim dedi. Ertesi gün, Lütfullah Bilgin merkeze alınmıştı.
Millete efendilik yoktur. Ona hizmet etmek vardır. Bu millete hizmet eden onun efendisi olur. Mustafa Kemal Atatürk.
Tuzköy Havaalanı yolu projesini Aksaray almış. Yeniden projelendirilmişti. Bu konuyu Mikail Aslan ile görüştüm. ‘Bende anlamdım. Kim verdi. Bilmiyorum’. Demişti. Aksaray’ın sahiplendiği bu projeyi (Havaalanı yolu ve Kocabey Milli park projesi) Mikail bey, Kırşehir’in elinden uçup giden bu projeyi seçim kampanyası el broşürlerinde yer aldı.
Sahipsiz bir şehir. Projelere dahi sahip çıkılmadı. Şunu açıkça söylüyorum ki; Kırşehir’e 3 yıl süreyle valilik yapmış olan Sayın Mehmet Lütfullah Bilgin’e Allah uzun, sağlıklı ömürler versin. Bu güzel insanı vatana ve ailesine bağışlasın. Kendilerini tanıma şansını yakalamış birisi olarak büyük şeref duyduğumu ifade etmek isterim.
Bizleri heyecanlandıran. Teşvik eden. Sayın Lütfullah Bilgin valimize kent olarak sahip çıkmadık. Siyasetçinin tasarrufu anlayışı ile merkeze alındı. Ülke için kazanç olan bir yöneticiyi, bürokratı çalışmaktan alıkoyan akıl. Sonra nemi oldu?
Projenin biri atıl kalırken bu kente hizmet edecek olan yol. Aksaray il sınırları içine alınmıştı. Fotoğraflar bakın. Sahiplenilmiş kent. Aksaray… Sahipsiz kent Kırşehir. En açık örneği ortada. Bu şehirde eserleri olmayan, günü gün eden valiler. Ve kandırmaya yönelmiş siyasiler.
İktidarın en önemli projeleri demiryoluydu. Aradan 16 yıl geçti. Tren unutuldu. Masal parkına bir adet lokomotif kondu.
En azından bu şehirden vekil seçilip meclise gidenlerin sahiplenmediği projeye, Aksaray Milletvekilleri sahip çıktı. Kırşehirlinin gideceği yol biraz daha uzadı. Bölgeye gelecek refah ve istihdam Aksaray’a kaydı. Yalanla yönetilen bir şehirde üretmek çok zor. 7 ay sonra yerel seçimler var. Bakalım hangi yalanlara gebe kalacak bu şehir.
Oyalanan Kırşehir. Kuruyan Seyfe Gölü. Talan edilen Kocabey Kavaklığı Milli Park projesi. Yok olan İkizağıl sazlıkları. İstihdam yaratacak olan Havaalanı yolu. Yağmalanan İkiz ağıl yolu üzerindeki 12 bin dönümlük Havaalanı arazisi.
Bir hükümet iyi midir, fena mıdır? Hangi hükümetin iyi veya fena olduğunu anlamak için, “Hükümetten gaye nedir?” bunu düşünmek lazımdır. Hükümetin iki hedefi vardır. Biri milletin korunması, ikincisi milletin refahını temin etmek. Bu iki şeyi temin eden hükümet iyi, edemeyen fenadır. Mustafa Kemal Atatürk.
16 yıldır bu ülkeyi yöneten iktidar. 16 yıldır bu kentten milletvekili olarak gitmiş siyasiler..