TÜRK DÜNYASI TOPLULUĞU BAŞKANI

MUSTAFA ALTINTAŞ

ANT İÇERİM!

Son günlerde bildiğiniz üzere “Andımız” tartışmaları ateşli bir şekilde tartışılmaya başlanmıştır. Aslında bu konunun tartışılmasının, kavrama aykırı bir durum olduğunu düşünüyorum. Çünkü burası Türkiye ve bu milletin adı da Türk milletidir. Anayasamızın 66. maddesinde de belirtildiği gibi “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür”. Dolayısıyla Türkiye’de yaşayan Türk milletinin andımızı bağrına basması kadar doğal bir durum da yoktur. Andımızın içeriğine bakacak olursak; “Türk’üm” demekle bir birey kendi milletini anlatmaktadır. “Doğruyum” demekle Türk milletinin doğruluğunu ve yüceliğini açıklamaktadır. “İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi, özümden çok sevmektir” diyerek bir Türk, idealinin ülkesinin bireylerine saygılı olduğunu, ülkesini ve ülkesindeki insanları kendinden daha çok sevmesi gerektiğini ve sevdiğini belirtmektedir. “Ülküm: yükselmek ve ileri gitmektir” Bu sözden daha güzel insanları derleyici, toplayıcı, motive edici, bilinç kazandırıcı bir sözün söyleneceği de düşünülemez. Gelecekteki hedeflerini bildiren ve bilinç kazandıran bir sözden daha doğru ne olabilir. “Ey büyük Atatürk! Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.” işte andımızdan bıkkınlık ve ilgisizlik duyan kesimin rahatsız olduğu  kısımlardan birisi de budur. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ü yok saymak için ellerinden geleni yapan ve yapmaya da hazır olan bazı güruhlar böyle sözleri duyunca besmele duymuş şeytana dönmektedirler. Ve son olarak “Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözleri bir Türk evladına yakışan sözlerden birisidir. Vatanını, milletini, bayrağını yeri gelince canını feda edebilecek kadar seven birisinin söyleyebileceği sözlerdir bunlar. Eğer bu kavramlara önem vermeyen insanlar varsa andımızı okumaya da tenezzül etmesinler. Türklükten utananlar utandıkları gibi davranmaya devam etsin. Bu şereften yoksun olmak için ellerinden geleni yapsınlar. Fakat şunu da unutmasınlar ki bir Türk evladı eğer zamanında andımız kaldırılmadan önce yağmurda, çamurda, karda, kışta üşenmeden avazının çıktığı kadar andımızı okumuşsa o bilinci kazanmış ve gelecek nesillere de bu bilinci aktarmak için elinden geleni yapacaktır. Şimdi ülkede birbirinden farklı kesimler kendilerini kanaat önderi varsayarak andımızın okunmaması veya okunması için karar veren kurumu tanımayan ifadelerde bulunmaktadırlar. Peki onları rahatsız eden faktör nedir ? Acaba andımız okunurken bir ideoloji mi aşılanmaktadır? Veya andımızın okunması çocukların, gençlerin psikolojisini olumsuz yönde mi etkilemektedir ? Bu soruların cevabı evet ise zaten o çocuk okumasın da yazmasın da. Eğer burası Türkiye ve bu milletin adı da Türk milleti ise ve bu coğrafyada yaşayan insanlar bu vatanın ekmeğini yiyip bu vatanın suyunu içiyorsa kimse kusura bakmasın ama bu vatanın gereklerini de yerine getirmek zorundadır. Andımız bir gerekliliktir. Türk çocuğu kendi tarihi bilinciyle yaşamalı, öğrenmeli ve ona göre davranmalıdır. Geçmişi olmayanın geleceği olmaz. Atalarımız zamanında bu sözleri söylerken yaşanmışlıkları ele alarak konuşmuşlardır. O yüzden konuyu toparlayacak olursak andımız üzerinden tartışma konusu ortaya atmak doğru değildir. Eğer bir devlet kurumu bu yönde karar vermişse doğru bir karar olduğunu da Türk milleti kararın verildiği günden itibaren gerek günlük hayatta gerekse sosyal medyada tepkisini olumlu bir şekilde göstermiştir. Bu karara saygı duymayanları ve olumsuz tepki verenleri görmezden gelmek verilecek en güzel cevaptır. Ayrıca devletimiz ve milletimiz olarak düşünmemiz gereken çok önemli konuların bulunduğu bir ortamda bu konularla insanların kafasını meşgul etmek veya algıları başka yönlere çekmek vicdanen haksızlıktır. Bu milletin en yükseğe ulaşmaya ihtiyacı vardır. Çünkü zamanında atalarımız da en yükseğe çıkarmak için ant içmiştir. Ben de buradan tekrarlayarak söylüyorum: Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun. NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!