Ali Aydemir
İlkyazı milattan 3200 yıllarında Sümerler tarafından bulundu. Her varlık ve olay için şekiller kullanıldı. Çivi yazıları örneklerinden bazılarıdır. Bir kavramı ifade eden işaretlere idopram adı verildi. İlkyazılar taşların üzerinde papirüsten mumlu levhalara, mumlu levhalardan parşömene ve parşü menden de kâğıda geçiriliyordu.
O dönemin yazı yazma araçları sivri taşlar, koyunun kürek kemiği balçık yaprağı, çanak çömlek parçaları, yırtıcı hayvan derileri, ağaç kabukları gibi şeyler bu dönemlerde kullanılmıştır.Bunların üzerine sivriltilmiş bir kemikle veya çakmak taşları ile şekiller yapılmıştır. Peygamberimiz Hz. Muhammed, zamanında kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim, koyunların kürek kemikleri üzerine yazılmıştı. Palmiye yaprakları ile ağaç kabukları yazı yazmaya daha uygundu.Bazı ülkelerde kayın ve ıhlamur ağaçlarının kabuklarının üzerine yazılar yazılırdı.Bazı zamanlarda taşlar üzerine yazılar yazılmıştır. Bundan 4000 yıl önce eski Mısır’da mezar tapınaklarının duvarlara yazılan eserlerde görmekteyiz.Tunç devrinde tunçlarının üzerine yazılar yazıldı. Asurlular ve Babilliler zamanında kitaplıklar kuruldu. Çeşitli çamurlardan yazdıkları parçaları fırınlayıp kitaplık haline getirmişlerdir. Asurlular balçık üzerine yazı yazdıkları gibi basma işi de yaparlardı.Nil kıyılarında, bataklık yerlerde yetişen papirüs adlı bir bitki yetiştirmekteydi. Yazı yazmada bu ağacın yaprakları çok kullanılırdı. Yeri geldiğinde balmumu ile uzun süre dayanabilecek yazılar ve kitaplar oluşturuldu.
Kurşun kalem bulunduktan sonra balmumundan vazgeçildi. Evcil ve yabani hayvan derileri ıslah edilerek yazılar yazıldı. Papirüs ağacına sonradan rakip olan parşömen kâğıdı epey bir zaman insanlar tarafından kullanılmıştı.
Kâğıdın bulunmasında Çinlilerin öncülük ettikleri söylenmektedir.
Değerli okuyucularım; İlkokuldan bugüne kadar yazı tahtalarının nasıl evrim geçirdiklerinden kısaca bahsedeyim.
1957 yılında ilkokul 1. Sınıfa başladığımda sınıftaki kara tahtamızla ve tozu bol olan tebeşirlerle tanıştım tahtaya kalktığımda elimiz kolumuz tebeşir tozuna bulaşırdı. Yuttuğumuz tozu hiç hesaba katmayalım. Eskiden tahta boyaları yoktu. Soba borularının kurumu ile yumurtanın beyazını katıp yazı tahtaları boyanırdı.Tahtayı boyamayla ilgili kısa bir anımı sizlere nakledeyim. 3. Sınıftaydım, öğretmenimiz rahmetli Veli Recai VELİBEYOĞLU; bana ve benim gibi bazı öğrencilere yumurta getirmemizi, tahtanın boyanacağını söyledi. Herkes gibi bir yumurta alıp okula geldik. Havalar soğuk olduğu için siyah önlüğün üstüne ceket giymiştik. Yumurtayı da ceketin cebine koymuştuk. Şimdi rahmetle andığım rahmetli arkadaşım Erdoğan YALÇIN, bizim cebimizdeki yumurtayı bildiği için, yanımdan geçerken bana kasten çarpıp cebimdeki yumurtayı kırdı. Yalnız benim değil o gün 3–4 kişinin cebindeki yumurtaları kırmıştı.
Durumu öğretmene ilettik. Öğretmen Erdoğan’ın kulaklarını çekip birkaç tokat atmıştı; ama yumurtalar kırılmıştı ve bizim ceketin cebi berbat olmuşu.Tebeşirler tahtaya yazı yazma benim öğretmenliğim süresince de devam etti. Öğretmen olarak bizler tebeşir tozlarını yuttuğumuz gibi öğrencilerimizde bu tozları yutmuştu.Beyaz tahtalara keçeli kalemlerle yazı yazma dönemi başlayalı çok olmadı. Hızla beyaz tahtaya geçme çabaları devam etti. Tebeşir tozlarından kurtulduğumu zannedenler kalemdeki kokuya kolay kolay anlaşamadı. Nasıl ki tebeşir tozlarından astımı olanlar rahatsız oluyorlarsa; kalem tahtasının sağlık açısından düşündürücü olduğu ve kanserojen maddeler içerdiği bazı uzmanlarca söylenmektedir.
Hâlâ da okullarda tozsuz tebeşir kullanma devam etmektedir.
Son zamanlarda yaygınlaşan ve tüm yurda yayılması planlanan akıllı tahta teknolojisinin yeniliklerinin başında gelmektedir. Maddi imkânsızlıklar okullara akıllı tahta temin etmede rol oynamaktadır.
Kırıkkale’de özel bir ilköğretim Okulunu gezdim. Sınıfların mevcudunun yirmişer kişilik olduğu ve her öğrenciye bir özel sıra verildiği gibi her sınıfta bir kara tahta ve yanına da bir akıllı tahta yerleştirildiğini gördüm. Ayrıca; her öğrenciye ait özel dolapların olduğu da ayrı bir özellik taşımaktadır. Her öğrenciden yaklaşık yedi bin liranın üzerinde bir para alındığı bir okulda her şeyi ile dört dörtlük bir okul olacağı aşikârdır. Okulumuza henüz akıllı tahta getiremedik. Hala eski usulde tebeşir ve keçeli kalemle eğitime devam etmekteyiz.Kendi okulumuza formika beyaz tahta yaptırmak icap etti. Üç tahtaya üç yüz doksan lira ödemek zorunda kaldık. Buna benzer birçok ihtiyacımızı kendi imkânlarımızla halletmek zorundayız.Değirmenin suyunun nereden geleceğini bizde öğrenirsek; okula gelir durumunda sıkıntılara düşmeyiz. Çarkın dönmesi için okullarımıza Bakanlıkça ödenekler tahsis edilmesi gerekmektedir. Okullarda bağış ve diploma paralarının alınıp alınmadığı ekiplerce araştırılırken, bu durum ayrıca resmi yazı ile bilgilendirilirken; okul gelirlerinin ve problemler ininde çözüm şekillerine netlik kazandıracağı düşüncesindeyiz.
iyi ekipmanların olması, öğretmenlerin deneyimli hale getirilmesi, öğrencilerin iyi motive edilmesi sayesinde eğitimde başarı yükselecektir.