20 Ağustos Perşembe günkü yazının devamı
1- Keşkecilik
Keşkecilik de yine yanlış arkadaşlarımızdan birisidir. Geçmişte yaşadığımız birçok olayı hatırlayıp pişmanlık duymak asılsızdır. Geçmiş olmuş ve bitmiştir. Geçmiş değişmeyeceğine göre geçmiş ancak farklı bakış açılarıyla anlamını değiştirebilir. Örneğin; Keşkecilik yerine “…o zaman öyle gerekiyordu, …elimden başka bir şey gelmiyordu.” demek daha sağlıklı bir davranıştır. Bununla birlikte geçmişin sorumluluğunu almak ve keşkeciliği bir geribildirim olarak kullanarak değişimde daha tutarlı bir davranış oluşturmak da daha gerçekçi olabilir.
Şimdinin gücünü kullanın.
2- Başkalarını Değiştirmeye Çalışmak
Günlük iletişimimize ya da etrafımıza baktığımızda birçok insanın kendinden çok
başkalarını değiştirme gayreti içinde olduğunu görürüz.
Aşırı genellemeler halk arasında da görülmektedir. Çoğunlukla işsizliğin, parasızlığın
ya da işlerin kötü gitmesinin insanların kendilerini kötü hissetmelerinin nedeni politikacılar, devlet büyükleri ya da başkalarıdır! Çünkü başkaları hakkında konuşmak ve onları suçlamak, kişinin kendini değiştirmesinden daha kolay ve daha ekonomiktir.
Kimse kimseyi değiştiremez.
Değişim kişinin kendisinde başlar.
3- Mükemmel Olmak
Birçok öğreti ve koşullanmalar mükemmel hatta kusursuz olmamızı öğretmektedirler.
Bu gerçekte eksik, hatta yanlış ve imkânsız bir düşüncedir. Bir kere, hiçbir zaman kusursuz ve mükemmel değiliz. İnsan olarak hata yapmak gibi aslında büyük bir özelliğimiz var. Hatalar bize hayatı öğretir, hatta yıllar sonra tecrübe adını alırlar. Her şeyin, her zaman mükemmeline sahip değiliz. Hiçbir şey her zaman mükemmel değil. Dolayısıyla mükemmel olmak ve kusursuzluk övünülecek bir durum değildir ve büyük bir yanılgıdır. Yapabileceğimiz tek şey yapabileceğimizin en iyisini bilgi, yetenek ve temel değerlerimiz ölçüsünde yapabilmektir. İnsanız, hata ve hatalar yapmaya ihtiyacımız var. Neden mükemmellik ya da kusursuzluğa zaman harcıyoruz ki, kendimiz olalım yeter. O bize çok şeyi kendiliğinden getirecektir.
Kendimize dünyayı zindan etmenin âlemi yok. Hepimiz insanız. Süpermen ya da süper women ancak hayallerde ya da sinemalarda olabilir.
“Kendini bilmek en değerli erdemdir.”
Mevlana
4- Acele Etmek
Hız kavramı günümüzdeki en önemli değişkendir ve bir olgu haline gelmiştir. Eğer daha hızlı bir arabanız, bilgisayarınız ya da bir aracınız varsa daha avantajlıymışsınız gibidir ve bu bazı zamanlar doğrudur. Aynı düşünceyi davranışlara yansıtmak zor olabilir. Eğer siz
bir işi başkalarından daha hızlı yapıyorsanız sonunda kalite yoksa hız anlamsızlaşır. Hızla birlikte kalite ve sonuç varsa anlamlıdır. İnsan davranışlarında hız farklı bir yol izler. İnsan hayatının hemen hemen üçte birini yetişkin olmak ve olgunlaşmakla geçiren tek varlıktır. Bazı hayvanlar doğar doğmaz çok kısa bir sürede yetişkinleşir, olgunlaşır, kendi ayakları üzerine durabilirler. İnsanlarsa bu hızdan yoksundur ve biyolojik olarak henüz bu gelişime ulaşamazlar.
Herhangi bir işte ustalaşmak da zaman alır. Biliyoruz ki ustalığın, kestirme yolu yoktur. İş dünyasında, sporda,sanatta, hayatta olgunlaşmak mükemmeli ve güzeli üretmek zaman alır. Bu konular, özel sertifikalı kurslarda da olmamaktadır.
Çiftçiler bilirler. Ham meyveyi dalından erken koparmak meyveye tat kazandırmaz. Meyve olgunlaştığı zaman dalından toplanır; düşer ya da çürür. Meyve ağacının görevi meyveyi yapmaktır. Yemekse insanın görevidir. Meyve ağacının değil.
Ham meyveyi dalından erken koparmak meyveye tat kazandırmaz.
5- Sadece Güçlü Olmaya Odaklanmak
Bizim toplumda erkek olmak çok zor. Bir kere güçlü olmak zorundasın. Ağlamamalı ve zayıf yönlerini göstermemelisin. Eğer gösterirsen erkek (!) olamazsın ve herkesin gözünden düşersin. Kadınlar da aynı dertten sıkıntı çekmektedir. “Sen kadınsın” ile başlayan cümleler insan doğasının ötesinde ondan sanki bir süper varlıkmış gibi beklentilere girmektedir. “Kadın kibar olacak, zarif olacak, seksi olacak, iyi giyinecek, hep tatlı konuşacak, onun dışında agresif, akıllı olmayacak. Ne istediğini açıkça söylemeyecek, erkeklerin yanında ikinci planda kalacak. Sesini fazla yükseltmeyecek….”
İnsan doğası bellidir. Biyolojik ve psikolojik olarak insan davranışları çok karmaşık olsa da bellidir. Kadınlar ve erkekler bir anlamda kişisel ve duygusal özgürlük savaşı vermektedirler. Kimse insan doğasının dışına çıkamaz. İnsanın doğası doğrultusunda davranması en özgürce yoldur. Erkekler, ağlayabiliyorsa niye ağlamasın? Erkeklerde duygusallık niye olmasın? Duygusallık yalnız çocuklara, sanatçılara ve kadınlara verilmiş bir özel hak mıdır? Aynı şekilde kadınlar da niye kendilerini ifade etmekten alıkonulsunlar ya da cinsel ayırıma tabii tutulsunlar. İnsan insandır. Kadın veya erkek olmak belirli psikobiyolojik farklılığın dışında farklılık oluşturmaz.
İnsanların seçme hakkı vardır. Kişiler, istediklerini bir başkasına zarar vermeden yapma hakkına sahiptir. Dolayısıyla güçlü olmak zorunda değiliz. Ancak kendimiz olmak zorundayız. Yeryüzünde bu yüzden milyonlarca insan duygusal yalnızlık içinde acı çekmektedir. Duygusal anlamda güçlü olmak duygulara kendini bırakmamak ve onları zayıflık değil, bir güç olarak kabul etmekle başlar.
Bir kez niyet edin, dağları bile yerinden oynatırsınız
İletişim Bilgileri:
Adres- Tunus Cad. 85/7 Kavaklıdere/ANKARA
Tel-0312 428 89 89
E-mail- nlpdap@nlpdap.com