TÜRKİYE GAZETECİLERİ CEMİYETİNİN SEMİNERİ 2015 EYLÜLDE KIRŞEHİRDE

9 Kasım 2014
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
19957 defa okundu.
TÜRKİYE GAZETECİLERİ CEMİYETİNİN SEMİNERİ 2015 EYLÜLDE KIRŞEHİRDE

tgc2TGC ANKARADA 73 SEMİNERİNİ YAPTI

Gazetemiz 40 Arena Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ve Sahibi Tgc Kırşehir İl Temsilcisi Kırşehir Gazeteciler televizyoncular Ve Radyocular Başkanı sait Yanık’da,Davetliler arasındaydı. Temsilcimiz Sait Yanık 2015  Yılında Sayın Başkan Turgay Olcayto ve Genel Sekreter Sibel Güneş ile yaptığı görüşmede  Ahilik Kutlamaları içerisinde Kırşehirde yapılmasını sözünü verdiler.
Konuşma Açılışı yapan TGC Genel Sekreteri Sibel Güneşin Başladığı Seminere Başkan Turgay olcaytoyla Devam etti.

 TGC Başkanı Turgay Olcayto: Akreditasyon gazetecilik faaliyetini engelliyor Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Konrad Adenauer Stiftung ile ortaklaşa düzenlediği Yerel Medya Projesi çerçevesinde hayata geçirilen eğitim seminerlerinin 73’üncüsü Ankara’da başladı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, “Akreditasyonun halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı açısından ciddi bir eşitsizliğe neden oluyor” dedi.

KONUŞMACILAR GAZETECİLİĞİ ANLATTILAR

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Konrad Adenauer Stiftung’un (KAS) ortaklaşa düzenlediği 73’üncü Yerel Gazetecilik ve Meslek İçi Eğitim Semineri, Çankırı, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara ile çevre il ile ilçelerden çok sayıda gazetecinin katılımıyla gerçekleştirildi.

Midas Otel’de düzenlenen seminere; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, Ankara’daki Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, TGC Başkan Vekili Vahap Munyar, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver, Genel Sekreter Yardımcısı Niyazi Dalyancı, Yönetim Kurulu üyeleri Celal Toprak, İhsan Yılmaz, Kamil Masaracı ve Göksel Göksu, Hukuk Danışmanı avukat Gökhan Küçük, Konrad Adenauer Stiftung (KAS) Türkiye Temsilcisi Dr. Colin Dürkop’un da aralarında bulunduğu çok sayıda gazeteci katıldı.

ÖLDÜRÜLEN GAZETECİLER ANILDI
Tören, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile silah arkadaşları, basın emekçileri ve basın şehitleri için bir dakikalık saygı duruşuyla başladı. Sunuculuğunu TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş üstlendiği seminerin açılış konuşmalarını Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, Konrad Adenauer Stiftung Türkiye Temsilcisi Colin Dürkop, Gazeteciler Cemiyeti (Ankara) Başkanı Nazmi Bilgin yaptı.

BAŞKAN OLCAYTO: TEK TİP GAZETECİLİK YAPTIRILMAK İSTENİYOR
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Turgay Olcayto, konuşmasında şunları söyledi:
“Sorunlarımız çok ciddi. Bunların başında akreditasyon geliyor. Askeri dönemlerde sivil toplum örgütleri, siyasetçiler başta olmak üzere sık sık bu tür akreditasyonlardan şikayet ederlerdi. Şimdi iktidarda olan hükümet akreditasyon uyguluyor. Basın toplantılarına sol gazeteler çağrılmıyor. Ayrıca şimdi cemaat adı verilerek Türkiye’nin ana akım medyada hayli yüksek tirajı olan gazetelerin muhabirleri de toplantılara alınmıyor. O zaman bir eşitsizlik doğuyor. Onların okurları kendi muhabirlerin, kendi yazarlarından haberleri okuyamayacaklar mı? Tek tip gazetecilik yaptırılmak isteniyor. Dışişleri Bakanlığı yapan Davutoğlu’nun bu konulara daha şeffaf ve demokrat bir şekilde davranacağını bekliyorduk. Ancak Ahmet Davutoğlu’nun yaptığı toplantıda da yine akreditasyon uygulandı.

İKİNCİ SORUN YASAKLAR
Basın özgürlüğü, gazetelerin, televizyonların sayısının fazla olması değildir. Basın özgürlüğü halkın bilgi alma, doğru bilgi edinme hakkıdır. Halk doğru bilgilenemedikten sonra Türkiye’de basın özgürlüğünde söz etmek mümkün değil. Bunu bir türlü anlatamıyorsunuz. Halkın doğru bilgi edinememesinin ikinci sebebi de yasaklardır. Artık sansür falan diye nitelemek mümkün değil daha ötesi sık sık verilen mahkeme kararları, onun dışında sosyal medyada hiç tartışılmadan hükümetin yaptığı tasarruflar, halkı Türkiye’de yaşanan gerçekleri öğrenmekten alıkoyuyor. Eğer Türkiye, çağdaş demokrasiler arasında yerini alacaksa bunların bir an önce ortadan kalkması lazım. Yok başka bir yönetim biçimi düşünülüyorsa bunun da açık açık söylemesi lazım.
Meslek örgütleri dayanışma içinde olmazsa gazetecilerin sorunlarına çözüm bulmak her geçen gün daha da zorlaşıyor. Biz, gazetecilik meslek örgütleri olarak bir araya gelerek Gazetecilere Özgürlük Platformu’nu oluşturduk. Hem gazetecilere açılmış davaları takip ediyor, cezaevi ziyaretleri yapıyor, hem de Basın İş Yasası’nın genel iş yasasına katılması çabalarına karşı çıkıyoruz. Mesleki dayanışmaya her zamankinden çok ihtiyacımız var.

DÜRKOP: MEDYA SEKTÖRÜ TECRÜBELERDEN İBARETTİR
Konrad Adenauer Stiftung Türkiye Temsilcisi Colin Dürkop, şöyle konuştu:
“Türkiye’de yerel medyanın mesleki anlamda gelişimi oldukça önem taşımaktadır. Bu bağlamda yerel medya sektörünün kalite ergonomisini artırması, mesleki yeterlilik anlamında profesyonel gelişim sağlaması, sektörel teknolojiyi yakından takip ederek markasal değer oluşturma konusunda girişimler yapması oldukça önemlidir. Bu önem, üstad gazeteciler tarafından da yakında bilinmektedir. Önemli olan yerel medya sektörünün gelişimidir. Medya sektörü tecrübelerden ibarettir. Bu nedenle, bu sektöre uzun yıllarını verenlerin bilgileri bizler için bir ışık ve bir okuldur. KAS, Türkiye’de medyanın mesleki anlama bilgisel gelişimine katkıda bulunmaya önem vermektedir.

BİLGİN: TEKELLEŞME SANSÜRÜN İKİZ KARDEŞİDİR
Gazeteciler Cemiyeti (Ankara) Başkanı Nazmi Bilgin, konuşmasında şu konulara dikkat çekti:
“Türkiye, basın özgürlüğü açısından zorlu bir süreçten geçiyor. Basın özgürlüğüyle ilgili kısıtlayıcı önlemleri Türkiye’nin her yerinde görmek mümkün. 45 yılı geriye bıraktığımda Türkiye, darbeler dönemi dahil hiçbir dönemde basın özgürlüğünden bu kadar uzaklaşmadığını görüyorum. Hiçbir dönemde gerçek gazetecilerin dudaklarına, ellerine kelepçeler vurulmak istenmedi. Avrupa’nın ve dünyada basın özgürlüğüyle ilgili yapılan araştırmalarda alt sıralarda olduğumuzu görüyoruz. Basın özgürlüğüyle ilgili önemli sorunları yaratan konuların başında tekelleşme geliyor. Tekelleşmeyi, sansürün ikiz kardeşi olarak görüyorum. Bu tekelleşme sonucunda sendikasızlaşmaya doğru giden bir süreç yaşandı.

GAZETECİLER EKMEKLE SENDİKA ARASINDA SEÇİM YAPMAK ZORUNDA KALDILAR
Gazeteler, bu gruplar tarafından ele geçirilirken, gazete çalışanları sendikayla ekmek arasında bir tercih yapmaya zorlandılar. Örgütlü bir mücadele yapılamadı. Özellikle yaygın basında çalışan pek çok gazeteci dostumuz mücadele yapmak için sendikalarına koşacaklarına sendikalarından istifa etmek için noterlerde kuyrukla oluşturdular ve bugünlere geldik. Türkiye’de dünyanın hiçbir ülkesinin basın literatüründe bulunmayan yandaş basın tanımıyla yaşıyoruz. Bu tanım gazeteciliğin yakasına takılmak istenen bir ayıptır. İliştirilmiş gazeteciliği eleştirirken şimdi iktidara iliştirilmiş gazeteci diye tanımlanan kişileri, gazeteleri görüyoruz.Bu da maalesef mesleğimizin diğer bir ayıbıdır
İlk oturumun moderatörlüğünü Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay üstlendi.

AHMET ABAKAY: SENDİKAL ÖRGÜTLENME ŞART
Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Ahmet Abakay Ahmet Abakay, oturuma başlarken “Gazeteciler olarak bir araya gelmeye çok ihtiyacımız var’ dedi ve şöyle devam etti:
“Gazeteciler olarak bir araya gelmeye çok ihtiyacımız var. Çünkü içinde yaşadığımız sektörümüz, gazetecilik vahşi bir baskı altında. İktidarın, patronların baskısı altında. Telefon dinlemeleriyle, haber kaynaklarının gazetecilerle ilişkileri kesildi. Gazeteci de haber kaynağı da dinleniyor. Haber kaynağınızı aradığınızda konuşmak istemiyor. Haber kaynakları en sıradan bilgileri bile vermekten çekiniyorlar. Sendikal hareketin güçlenmesi, gazetecilerin işten çıkartılmalarını, iktidarın baskısını önleyecektir. İşte o zaman patronlar, gazeteciler işkence yapamazlar. Çünkü sendikalı olmak her zaman gazeteci güçlendirir.”

UĞUR GÜÇ: ÖZGÜR BİR MEDYA İÇİN ÖRGÜTLENİN
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Uğur Güç “Basın Sektöründe Sendikacılık” başlıklı konuşmasında şunları söyledi:
“Teknolojinin gelişmesiyle birlikte medyada, 3-4 kişinin yaptığı işi tek bir kişi yapar hale geldi. Çalışılan kurumlar da aynı hızla patronaj açısından el değiştirdi, yandaş medyaya, havuz medyaya dönüştü. Çok sayıda gazeteci işsiz kaldı. Ankara büroları tek tek kapandı. Artık gazetecilerin çalışabileceği mecra da kalmadı. Peki bu durumda ne yapılabilir? Meslekten kaybettiğimiz arkadaşlarımızı tekrar mesleğe kavuşturmamız gerekiyor. Bu nedenle de gazetecilerin çalışabileceği yeni mecraların oluşturulması şart. Biz Türkiye Gazeteciler Sendikası olarak; işsiz gazetecileri bir araya getirerek onların mesleğini yapmaları amacıyla bir komisyon kurduk. İnternet sitesi kurarak yola çıktık. Ajans kurma fikri de var. Meslektaşlarımızla bir araya geldiğimiz bu toplantıları Ankara’da da yapacağız. Örgütlenerek pek çok sorunun üstesinden gelebiliriz. Özgür bir medya ortamının yolu gazetecilerin örgütlemesiyle mümkündür.”

SİBEL GÜNEŞ: GAZETECİLER ÖRGÜTLÜ OLMAK ZORUNDA
TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş “Gazetecilikte Örgütlenme” başlıklı konuşmasında şunları dile getirdi:
“Türkiye’de basın özgürlüğünün gerilediği, gazeteciler üzerinde ağır bir baskı olduğunu, en ufak bir muhalefette bile gazetecilerin terör örgütü üyeliğiyle suçlandığı günleri yaşıyoruz. TGC olarak biz gazeteci davalarını izliyor, cezaevinde olan meslektaşlarımızın sesi olmaya devam ediyoruz. TGC olarak hukukun ve etiğin olduğun yerde duruyoruz. Gazeteciler örgütlü olmak zorunda. İllerdeki dernekler aralarındaki çatışmaları bırakıp basın ve ifade özgürlüğü ekseninde birleşmek zorunda. Önce gazeteciler halkın haber alma gerçekleri öğrenme hakkı için mücadele ettiler. 200’e yakın gazeteci cezaevine girip çıktı. Binlerce meslektaşımız hakkında açılan davalarla uğraşıyor. Bunlardan sonra şimdi de patronların etkisiyle Basın İş Yasası’nın genel iş yasasına katılması, Basın İş Yasası’nda peşin ödenmeyen ücretlere verilen günlük yüzde 5 faiz verilmesi gibi maddelerin ortadan kaldırılması çabası var. Biz TGC, TGS ve Gazeteciler Cemiyeti başta olmak üzere tüm meslek örgütleri Basın İş Yasası’nın ayrı bir iş yasası olarak kalmasından yanayız.’

HABERE ALINTIYLA BAŞLAMAYIN
Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Niyazi Dalyancı, “haber yazım kuralları” konusunu örneklerle anlattı. Niyazi Dalyancı konuşmasında şu noktalar dikkat çekti:
“Demokratik sistemde ülkeleri yöneten yasama, yürütme, yargı erklerinin işlerini doğru dürüst yapıp yapmadıklarını izleyecek olan dördüncü kuvvet basındır. Amaç, halkın doğru seçim yapabilmesi için kendisini yönetenler hakkında doğru bilgi edinmesidir. Medya, gerçeklerle halkın arasında köprü kurar. Haber, kimi kişilerin yayımlanmasını istemedikleri bir şeydir. Gerisi reklamdır. Her okuduğumuz habere böyle bakarsak daha iyi değerlendirebiliriz. Haber yazarken de bazı altın kuralları unutmamak gerekiyor. Örneğin, habere alıntıyla başlamayın. Haberin özüne giriş paragrafında yer verin. Yorum katmayın. Cümlelerin edilgen değil etken çatılı olmasına dikkat edin. Haberi de soruyu da sözcüklere boğmayın. Klişe sözlerden kaçının.”

TÜRKİYE’DE VE DÜNYADA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
Seminerin ikinci oturumunda, A Haber Şef Editörü İhsan Yılmaz, “Haber Merkezlerinin Yerel Muhabirden Beklentileri”; gazeteci, yazar Ragıp Duran, “Gazetecilikte Objektif Olmak Mümkün Mü?” “Cumhuriyet Gazetesi Muhabiri Mustafa Kemal Erdemol “Dünyada ve Türkiye’de Dış Politika Gazeteciliği”; Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, “Dünyada ve Türkiye’de Basın Özgürlüğü” başlıklı konuşma yaptı. Bu oturumun moderatörlüğünü Gazeteciler Cemiyeti (Ankara) Başkan Yardımcısı Savaş Kıratlı yaptı.

İHSAN YILMAZ: ULUSAL BASININ KRİTERLERİNİ BİLİN
A Haber Şef Editörü İhsan Yılmaz, “Haber Merkezlerinin Yerel Muhabirden Beklentileri”; başlıklı konuşmasında şunları dile getirdi:
“Yerel muhabirler, daha çok parça başı iş diye tabir edilen sistemle çalışıyor. Ne kadar çok haber çıkarsa o kadar telif alıyor. Bu sistem muhabirleri, haber merkezlerinin daha çok dikkatini çekecek haberler üretmeye zorluyor. Ancak yerelden çok fazla yanıltıcı, abartılı, eksik bilgiye dayalı ya da asparagas haberler servis edilebiliyor. Bu nedenle yerel medyadan ilginç bir haber geldiğinde ‘Kurgu mu, prodüksiyon mu?’ sorusu akıllarla geliyor. Zamanla da yerel kaynaklı haberlere karşı güven sorunu başlıyor. Doğruluğu şüpheli haberleri kesinlikle servis etmeyin. Mesleki etik kurallara uyarak haberinizi hazırlayın. Ulusal basın için ne haber, ne haber değildir ayrımı iyi yapın. Yerel unsurlardan sıyrılmış haberlerin yaygın basında daha dikkat çekici olduğu gerçeğini hiç unutmayın. Kendi bakış açısını haber metninde dayatmayın. Siz haberin tüm unsurlarını yazın, bırakın haber merkezi kendi başlığını kendisi çıkarsın. Haberinizi yazarken TGC’nin hazırladığı Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi başta olmak üzere basın örgütlerinin meslek kodları rehber olarak alın.”

RAGIP DURAN: GAZETECİLİK, TEMAS VE MESAFE MESLEĞİDİR
Gazeteci, yazar Ragıp Duran, sunum başlığı olan “Gazetecilikte Objektif Olmak Mümkün mü?” sorusuna yanıt vererek başladı:
“Bir muhabir hem fiziki olarak hem de manevi olarak bir haberi izlerken nerede durmalıdır? Haberin bütün unsurlarına eşit olacak yerde durmalı. Gazetecilik temas ve mesafe mesleğidir. Haber yaparken alabildiğimiz kadar bilgi alıp, daha sonra taraflara eşit uzaklıkta dengeli haber yapmaya çalışmalıyız. Objektif olabilmek için bir gazetecinin nelere karşı sorumlu olduğunu bilmemiz lazım. Bizim işimiz gerçek, gerçeklerin peşinden koşmak. Mümkün olduğu kadar gerçeklere yaklaşmaktır. Her haberde gerçekleri yansıtmak zorundayız. Gerçekten iki tanedir. Biri sanal gerçektir. Gazetelerde, televizyonlarda yayınlanan, sanal gerçektir. Hakiki gerçeğin çeşitli boyutlarını inceleyerek sanal gerçekler ortaya çıkar. Herkes, gerçeği kendine göre yontmaya çalışır. Gazeteci, halk için çalışır. Oraya gidemeyen insanlara orada olanları anlatmak için gidiyoruz. Okurun o beklentisine yanıt vermek lazım. Biz medyamıza karşı da sorumluyuz. Herhangi bir muhabire gönderirken o haberle muhabir arasında organik bir bağ olup olmadığına bakmak lazım. Objektiflik için bu şarttır. 4. kuvvet dediğimiz gazeteciler, yasama, yargı ve yürütme kuvvetlerin mensupları olursa olmaz. Basın, denetleme görevini yerine getiremez. Muhabirin ayrıca konusunun uzmanı olması gerekir. Örneğin bir adliye muhabiriyseniz, bir hakim kadar konuyu bilmeniz gerekir. Haber toplarken amaç gerçeği aktarmak olmalıdır.”

MUSTAFA KEMAL ERDEMOL: DIŞ HABERLERDE EGEMEN ANLAYIŞIN TARAFLI DİLİ KULLANILIYOR
Cumhuriyet Gazetesi Muhabiri Mustafa Kemal Erdemol “Dünyada ve Türkiye’de Dış Politika Gazeteciliği başlıklı konuşmasında şunları dile getirdi:
“Dış haberler, medyamızda milli sözcüğü içine girecek birçok şeyi barındıran bir haber türü. Bu millilik başlığının içine “milli hezeyan”, “milli duygu”, “milli çıkar” gibi birçok kavramı sığdırabilirsiniz. Bu yanıyla gazetecilik etiği açısından bakıldığında en sorunlu habercilik türünü dış haberler oluşturuyor. Bütün görüş farklılıklarını ortadan kaldıran, aykırı görüşlerin dile getirilmesini engelleyen son derece tehlikeli bir sözcük olarak millilik özellikle dış habercilikte “objektifliği” engelleyici bir kavram. Ülke politikalarına uygun bir haberciliği en çok dış haberler sayfasında görürsünüz. Özellikle dış haberlerde bir haberin ülke çıkarları gerekçesiyle devlet gözünden verilmesi yadırganmaz. Bugün Türkiye gazetelerinin çoğuna yakının haber kaynakları batılı haber ajanslarıdır. AP, Reuters, AFP, BBC gibi. Türkiye medyasında dış haberciliğin kaynakları durumunda. Kendi süzgecinizden geçirme, buradan gelen haberleri kaynağında doğrulama olanağınız varsa bu haber kaynaklarını kullanmakta bir sakınca yok. Ama dış haberciliğimizde kendimize ait dilimiz yok. Egemen anlayışın taraflı dilini kullanıyoruz. İliştirilmiş gazeteciliğin en önemli tehlikesi nesnellik iddiasında olmamasıdır. İliştirilmiş gazeteciliğin tarafsızlığı zedelediği iddiası habercilik etiği tartışmalarının ötesinde aynı zamanda hukuki bir sorundur. İliştirilmiş gazetecinin askeri teçhizatın rengi ve görünümü ile uygun kıyafetler giymesi onu savaşta yasal bir hedef haline getirmektedir. Bir başka tehlike, gazetecilerin sürekli ilişki içinde olduğu haber kaynağıyla özdeşleşmesi ve bunun medya etiği açısından kabul edilemez

ÖNDEROĞLU: TÜRKİYE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDE 6 YILDA 53 SIRA GERİLEDİ
“Dünyada ve Türkiye’de Basın Özgürlüğü” başlıklı konuşmasında Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, şunları söyledi:
“Türkiye’nin, son 15 yıllık AB reform sürecine rağmen güçlendirmek için fırsat teptiği iletişim özgürlüğü, son birkaç aylık dönemde bir de bölgesel istikrasızlık ve güvensizlik koşullarında daha da yara almaya başladı. Hükümet, yakın medyayı olabildiğince desteklerken yayın yasağı, akreditasyon ve sözlü saldırılarla eleştirel medyayı haber kaynağından uzaklaştırıyor. Türkiye’de medyaya yönelik ihlallerden çoğu sistematik bir karakter taşıyor. Uluslararası meslek çevreleri ve kamuoyunun baskısıyla Türkiye’de tutuklu gazetecilerin sayısı kayda değer şekilde azaldı. Türkiye, 2013 sıralamasında 180 ülke içerisinde 154. sıra yer aldı. Bir önceki sıralamaya göre 6 sıra geriledi. Türkiye, 2007 yılında, 163 ülke içinde 101. sırada gösteriliyordu. Bu altı yılda 53 sıralık bir gerileme anlamına geliyor. Türkiye, gazetecilere yönelik saldırı, tutuklama, yayın yasağı, yargılama gibi geleneksel baskı araçlarına sıkı sıkıya sarılırken birçok Avrupa ülkesinde (Yunanistan, İtalya, Portekiz ve İspanya) bir dönem daha parlak olan medya özgürlüğünün durumu, sosyal ve mali bunalımlar ile uluslararası teröre dair önlemler gibi şartlara bağlı olarak gerilemeler yaşadı.”

MEDYA SİYASET İLİŞKİSİ ELE ALINDI
Seminer, üçüncü oturumla devam etti. TGC Ankara Temsilcisi Taylan Erten’in moderatörlüğünü yaptığı bu oturumda, Gazeteciler Cemiyeti (Ankara) Genel Sekreteri Ümit Gürtuna “Medya Siyaset İlişkisi”; Hürriyet Gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici “Medyada Okur Temsilciliği”; Hürriyet İnternet Ankara Temsilcisi Zeynep Gürcanlı Ürektürk “İnternet Haberciliği” konuları hakkında bilgi verdi.

ÜMİT GÜRTUNA: İKTİDAR MEDYAYI DENETİM ALTINDA TUTMAYA ÇALIŞIYOR
Gazeteciler Cemiyeti (Ankara) Genel Sekreteri Ümit Gürtuna, şunları söyledi: “Yazının henüz bulunmadığı dönemlerde iktidarı ele geçirmek isteyenler sopa, mızrak kullanılıyordu. Yazının bulunmasından sonra iktidarı elde etmek isteyenler, iktidarı elde edenlerde iktidarını sürdürebilmek için yazıyı hep kullandılar. Politikacılar, kendilerini güçlü göstermek için yazının bulunmasıyla beraber her türlü yolları denemişlerdir. O yüzden iktidarlar; görsel ve yazılı medyanın denetim altında tutmaya çalışıyor. Dikkat ederseniz, yerel seçimler yaklaştığında yerel gazete sayısında artış oluyor. Adayların desteklenmesi için medya, propaganda aracı olarak kullanılıyor.

FARUK BİLDİRİCİ: OMBUDSMAN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KORUR
Hürriyet Gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici “Medyada Okur Temsilciliği” başlıklı sunumunda şunları dile getirdi:
“Soru sorulmayan gazetecilik döneminden geçiyoruz. İktidar şu an medyayı denetlemekle kalmıyor, bir kısmını da sahipleniyor. Medyayı, iktidar denetlemez. İktidarı, medya denetler. Medyayı ise okuru denetler. ‘Okurlarının denetlemesi nasıl olacak?’ sorusuna yanıt aradığımızda ombudsman devreye giriyor. Dünya medyasında “Ombudsmanlık”ın bizdeki adlandırmasıyla “Okur Temsilciliği”nin tarihi 45 yıl öncesine uzanıyor. Bu modelin ilk ortaya çıktığı ülke İsveç. Oradan Avrupa ülkelerine ve ABD’ye ve de ardından dünyaya yayılmış. Türkiye’deki geçmişi ise maalesef çok yeni. Ombudsman’ın birincil amacı kendi haber kuruluşundaki sorumluluk bilincini yükseltmektir. Basın özgürlüğünün korunması, sorumlu ve yüksek kalitede gazetecilik yapılması için çalışmaktır. Adil ve dürüst davranmalıdır. Hataları ortaya çıkarırken meslektaşlarına karşı kırıcı olmamaya özen gösterir. Okurun denetimi sürekli olur. Ve gazeteyi sizden bile daha fazla sahiplenebiliyorlar. Ombudsman halkın beklentileriyle gazeteler arasında bir köprü gibi davranır.” Bildirici, konuşmasında karşılaştığı sorunları örneklerle anlatarak sürdürdü.

ZEYNEP GÜRCANLI ÜREKTÜRK: İNTERNETE BAĞLANANLARIN YARISI HABER OKUYOR
Hürriyet İnternet Ankara Temsilcisi Zeynep Gürcanlı Ürektürk ise internet haberciliği konusundaki görüşlerini aktardı:
“Haberin veriliş şekli anlamında teknolojiyle birlikte farklılıklar oluşturdu. Dünya nüfusu 6.9 milyar’ın 2 milyar 300 milyon kişisi dünyada internet kullanıyor. Sadece bir yıl içinde 226 milyon yeni internet kullanıcısı oldu. Telefonlar geliştikçe internete erişim de artıyor. Bulunduğumuz her yerden internete girebilme şansına sahibiz. Türkiye’deki internet kullanıcılarının yüzde 85′i her gün internete bağlanırken, kitlenin yüzde 48′i gazete ve haber okuyor. Gençlerin yüzde 48’i haberi Facebook’tan haber alıyor. Sosyal Medya, iletişimi değiştirdi. Ve artık gazetecilik de yeni medyaya kaydı. Yeni medya ile eski medya arasında çeşitli farklar var. İnternet medyası oluşturmak daha ucuz, hızlı. Yeni medya daha interaktif. Yeni medyada, haberdeki teknik hatalar hemen düzeltiliyor. Gazeteciler blog yazıyor. Sadece haber değil, tüm hayat mevcut. Okur gazetecileri sadece “haberci” olarak değil, “vatandaş” olarak da tanıyor. Sadece gazeteciler değil, uzmanlar da yer bulabiliyor. Okuyucu manşet atıyor ve manşetin ne kadar kalacağını belirliyor.”Daha sonra konuşmalarının ardından katılımcılara sevritika verildi.

 

Anahtar Kelime: ,
YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN