TÜKETİM KATEDRALLERİ AVM’LER

4 Ocak 2015
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
2716 defa okundu.
TÜKETİM KATEDRALLERİ AVM’LER

IŞID’A KIRŞEHİR DESTEĞİ

George Rıtzer, günümüzün toplumunda, artık üretim kavramı yerine tamamen “tüketim” yaklaşımının egemen duruma geldiğini ifade etmekte; tüketim yerlerinin ise adeta birer kutsal mekan haline getirildiğini düşünmektedir. Ona göre:

“Dünyanın büyük kısmında 20.yy ın ikinci yarısı, büyük çeşitlilikte yeni tüketim araçlarının ortaya çıkışına ve patlayıcı gelişmesine tanık oldu. Bu, üretimin hakim olduğu bir toplumdan, tüketimin hakim olduğu bir topluma geçişin bir parçası ve bir yansımasıdır. Eski dönemde egemen olan, üretim araçlarıydı, ama bugün tüketim araçları yükselmektedir.” (George Rıtzer, Büyüsü Bozulmuş Dünyayı Büyülemek (Tüketim Araçlarının Devrimcileşmesi), Çev. Şen Süer Kaya, Ayrıntı, 2000, İst., s.212)

Tüketim faaliyetleri, –yazarın ifadesiyle- bu “Tüketim Katedralleri”nde gerçekleştirilmektedir. Bu tanımı en fazla hak eden yerler ise büyük alışveriş merkezleri, kısa adlarıyla AVM’lerdir. Ritzer şöyle devam eder:

“Alışveriş merkezi çağın tanımlayıcı yapısı olarak fabrikanın yerini almıştır… Yeni tüketim araçlarının büyük kısmı –alışveriş merkezleri, mega alışveriş merkezleri, süper mağazalar… dikkatlerini belli bir mal çizgisini satma kapasitelerini rafine etmeye yöneltmiştir. Tam tersine alışveriş merkezleri de “bitişik çekicilikler” ve öteki araçlar sayesinde olağanüstü geniş çekicilikte mal ve hizmetlerin satışını en fazlaya çıkaran bir sistem kurmak üzere yoğunlaşmıştır.” S.212-215

Elbette tüketim histerisi, tüm ulaşım araçları, eğitim ve sağlık kuruluşları ve internet alışverişi yoluyla bizatihi evlerimiz dahil olmak üzere, pek çok mekanı “alışveriş merkezi”ne çevirmektedir. Ama yine de alışveriş merkezlerinin sağladığı çoklu büyülemeyi hiçbiri sunamazlar.

Artık alışveriş merkezleri, yazarların kitaplarını imzaladıkları; en saygın sanatçıların eserlerini sergiledikleri; özel günlerde müzik ve dans gösterilerinin düzenlendiği birer “sanat merkezi” rolüne de soyunmuşlardır. Örneğin “sinema” kavramı, bir alışveriş merkezi dışında düşünülemiyor.

Üstelik orada, sadece binbir tür alışveriş materyali değil, yemek yemek için de hemen her tür zevke hitap eden restoran ve kafeler bulunmakta, çocuklar için eğlence ve oyun merkezleri de yaratılmaktadır.

İşte bu nedenledir ki, liberalizmin zirvesi ABD’nin, “toplam kara alanından yaklaşık 1.2 milyon metrekare alışveriş merkezlerine ayrılmıştır, kişi başına 4.8 m2 alışveriş alanı düşer.” S.59 Bizlere de bu örneği elden geldiğince takip çabası düşer elbette!

Tüm bunları bana anımsatan haber, geçtiğimiz hafta yayınlanan, “Kırşehir Pazarcı esnafı da AVM’lerle büyük marketlerle rekabet edecek güçlerinin olmadığını söyleyerek valiliğe yürüdüler ve protesto ettiler.” şeklindeki haberimiz idi. Pazarcı esnafından10 tane temsilcinin Basın ve Halkla ilişkiler Müdürü ile görüşmeleri ve sorunlarına çözüm istemelerini takiben, yaklaşık 100 kadar Kırşehir pazarcı esnafının olaysız ve sessiz bir şekilde dağıldığı” bildiriliyordu.

Özellikle küresel şirketlerin büyümesi ile birlikte, toplu alım, ucuz imalat, görece daha hızlı ve etkin ulaşım tekeline sahip bu yapılar, girdikleri ülkelerdeki tüm kentlere kaçınılmaz biçimde yayılmışlardır. Özellikle yer bulma, kente damga vurma anlamında kullandıkları “ikna silahları”nın ne denli güçlü olduğu malum.

Dolayısıyla bu rüzgara karşı direnebilmek zor. Özellikle de bu tüketim çeşitliliğini, çağdaş “seçim” hakkının bir yansıması olarak algılamaya eğilimli aydın/cahil işbirliği varken. J

Ama yine de “Ahilik Geleneği”ni bunca sahiplenmiş bir kentin, kendi kültürü ve insanını gözetme konusunda daha özgül çözümler bulması zorunluluğuna göz kapatılamaz. İlgililerin daha sorumlu ve elbette daha zorlu politikalar izlemeleri dileğiyle…

Anahtar Kelime: ,
YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN