sevgili dostlar
Günaydın canım arkadaşlarım sevgili dostlar; Sanırım siz de benim gibi, bu curcuna da kitaplara fazla bakamadınız. Elimdeki kitabı bır türlü rahat okuyamadım. Sıcak bir yandan, kafa karışıklığı bir yandan. Neyse bu sıcaklar, bu Türkiye’nin durumu düzelmediği sürece bu kitaplar da istediğim gibi okunamayacak sanırım. Halbu ki ne güzel yerlere, ne yaşanan hayatlara götürüyor bizleri. Kitabı alıp biraz okuyayım dedim. Taaa Amerika’nın Elbow’daki bir ailesine gittim. Evde bir karışıklık var ki sormayın. Evin erkeği denizde dalgalarla boğuşarak ölmüş. Iki tane çocuk, genç bir anne, borç batağında bir dükkan ve büyük ebeveynlerle üç yıl önce yeni doğan bebeğini ve üç yaşındaki kızını,kocasını terk edip gitmiş bir anne var. Anneleri olmayan evin hanımı çocuklara bir anneden daha fazla itina ile bakıyor. Çocuklar onu anne biliyor ve çok seviyorlar. Çocukların biri üç yaşına, biri altı yaşına gelmiş. Doğuran anne, illede ben çouklarımı alacağım. O zaman hasta idim. Tedavi oldum, iyileştim diyor. Karışık karmakarışık, ülkem gibi. Bu karışıklıkta ben de yıllar öncesine gittim. Torunum Ecem, canımın bir parçası ki sormayın gitsin. Annesi babası Amerika’ya gidecekler, Ecem’i de götürecekler doğal olarak. Kaç gündür ne acı çekiyorum, Ecem gidecek diye. Kimseye bir şey söyleyemiyorum ama içim içimi yiyor. Nihayet o gün geldi. Hepimiz rahmetli dedeler, babanne ve ben. Izmir hava alanına gittik. Uğurlamak için. Ecem henüz yedi yaşında. Annesi, babası elinden tuttu. Uçağa gidiyorlar. Ecem’i o yaşa kadar ben büyüttüm. Her anını, her şeyini biliyorum ve gözümden sakınıyorum. Götürmeyin diye avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum, bağıramıyorum. Ecem Kahraman iki de bir dönüp lütfen ağlama anneanne diyor. Ağlamıyorum kızım diyorum ama içim kan ağlıyor. Onlar uçağa gittiler biz eve dönüyoruz. Eve bir gitsek bağıra bağıra ağlayacağım. Eve geldik. Misafirimiz de var. Ecem’in babannesi ile dedesi. Kapıyı açtım içeri gireceğiz ama Ismail yok. Tekrar döndüm. Arabaya kendini kitlemiş, nasıl ağlıyor. Hayatında üç kez öyle yüksek sesle ağlamıştı. Benim eşimin ruhu hep çocuk kalmıştı. Evlendik köye gittiğimiz gün annemden ayrıldım diye, Ayper Emet’e tayin oldu. Selda ile ikisini gece otobüse bindirip geldik. Gecenin köründe yine hüngür hüngür ağladı. Komşu ile zor sakinleştirdik. Şimdi de Ecem için yüksek sesle hüngür hüngür ağlıyor. Ne olur aç şu kapıyı diye yalvarıyoruz ama imkansız. Hani ben ağlayacaktım bağıra çağıra. Işte bu da mümkün olmadı. Hiç bir zaman sesli ağlayamadım zaten. Ayrılık zor herkes için. Kimi öyle, kimi böyle. Allah kimseye acı ayrılık vermesin. Biz Ecemle her gün görüntülü konuştuk. Bir yıl sonra da kavuştuk şükür ki. Şimdi yine taaa uzaklarda. Canı sağolsun yine kavuşuruz inşallah. Seviyorum Ecem’ im seni. Hem de tahmin edemiyeceğin kadar. Allahım seni ve senin gibi gençlerimizi korusun ve kollasın. Ayrılık taa şarkıların içine işlemiş. ( Ayrılık ayrılik aman ayrılık her bir dertten ala yaman ayrılık ) Allahım kavuşulacak ayrılıklar versin. Yeter ki ölüm ayrılığı olmasın. Çünkü geri dönüşü yok. Acı, çok acı.. Yine sulu gözlülüğüm tuttu. Ne istiyorum Allahım’dan biliyor musunuz, ne han, ne saray. Çocuklarımın, torunlarımın sağlığını, bir komşumun yaralı torununun ve tüm yaralıların, tüm yaralı askerlerimizin iyileşmesini, ülkeme aydınlık güzel günlerin gelmesini, siyasetcilerimizin dillerinin düzelmesini, yalansız ve seviyeli tartışmalar yapmalarını, insanlarımızın biribirini sayıp sevmesini, şu korona belasının da ülkemizi ve tüm dünyayı terk etmesini diliyor ve istiyorum. Kimbilir Allahım kabul eder belki. Hepinize GÜNAYDIN saygı, sevgi ve sağlıkla kalın canım arkadaşlarım, sevgili dostlar.