Şehrin her yerinde “Muzaffer amca”nın izi var
Şehir merkezinde bakkal işleten babasının yanında 12-13 yaşlarındayken iş hayatına atılan Marşap, daha sonra babasından ayrılarak gelin sandığı ürettiği mobilya atölyesini kurdu. Zamanla işlerini geliştiren hayırsever iş insanı, Çorumlu iş ortağıyla kereste ticareti yaparak dışarıya açıldı.
Bir yandan da 1985’li yıllardan itibaren hayır işlerine yönelen Muzaffer Marşap, birçoğu halen kent merkezinde ve köylerde faal halde olan çeşme ve köprüleri yaptırmaya başladı.
Vatandaşların “Muzaffer amca” diye hitap ettiği Marşap, Mustafa Kemal Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı yıllarında Kırşehir’e gelişinde kullandığı Yenice Mahallesi’ndeki köprünün ihtiyaca cevap vermediğini görünce, orayı da dönemin koşullarına uygun olarak yeniden yaptırdı.
Cami ve okul yaptırmaya da devam eden Muzaffer Marşap, kentin en büyük camilerinden Hoca Ahmet Yesevi Camisi’nin tamamlanmasına da büyük katkı sağladı.
Kent genelinde 4 cami yaptıran Marşap, şehrin en güzel yerlerinden birisinde yer alan Karlıoğlu Camisi’nin yerine daireler, dükkanlar teklif edilmesine rağmen daha önce küçük bir mescit olan bu binayı büyük bir cami haline getirdi.
Öğrencilerin yetişmesi için okul yaptırmayı da ihmal etmeyen hayırsever iş insanı, Durdu-Muzaffer Marşap İmam Hatip Lisesi ile Bilim Sanat Merkezi’nin yapımına katkı sağladı.
Marşap, yaptığı hayırlar nedeniyle “2010 Yılı TBMM Üstün Hizmet Ödülü”ne layık görüldü.
Hayırsever Marşap, şimdilerde ise Ahi Evran Üniversitesi Bağbaşı Yerleşkesi’ndeki cami ve İslami İlimler Fakültesi binalarını yaptırıyor. Her gün işe gider gibi bu iki binanın yapıldığı Bağbaşı Yerleşkesi’ne giden Muzaffer Marşap, inşaatların ihtiyaçlarının karşılanmasına gayret gösteriyor.
Bütün hayır işlerinde “Allah rızası”nı gözettiğini belirten Marşap, AA muhabirine yaptığı açıklamada, hayırda bulundukça işinde daha çok bereket gördüğünü söyledi.
İş hayatında hiç borç istemek zorunda kalmadığını dile getiren Muzaffer Marşap, şöyle devam etti:
“İş kurdum, işçi çalıştırdım, alışveriş yaptım, sattım, kattım ama bir Allah’ın kuluna varıp da ‘bana 10 kuruş verin’ demedim. Kayseri’den açık hesap mal verirlerdi. Adamlar bana güvenirdi. Malı gönderirlerdi, satıp hesabı kapatıp gelirdim. Allah insanı itibardan geri koymasın. Bunların sebebi neydi? Elimi hiç cebimden boş çıkarmadım. Çıkardığımla da herkesin işini gördüm. Hiçbir insanı geriye çevirmedim. Hayır, hasenat, borçlu insanlara yardım olsun hiç boş göndermedim. Allah da bu davranışlarımdan dolayı beni hiç bunaltmadı. Çoluk çocuğum da bunalmadı elhamdülillah.”
– “Zenginlik el kiridir”
Marşap, zenginliğin de hayatın da geçici olduğunu belirterek, “Bu millet anlamıyor. Zengin adama varıyorum. Bu senin paran buz diyorum. Bu buzu serinlik besler. Hayır yaparsan bu buzu besler. Değilse şuradan bir güneş doğar paranı bitirir. Zenginlik el kiridir. Şöyle bir yıkadın mı bir bak. Nice zenginler çıkıyor, hayır yapmadıkları için ertesi gün kaybolup gidiyor. Mesleğim sandık yapmaktı. Gelin sandıkları yaptım. Oradan kazandıklarımı, birikimlerimi camilere, çeşmelere, okullara, her tarafa harcadım. Allah gönlüme bu yönde bir istek verdi.” ifadelerini kullandı.
Yaptırdığı köprü ve çeşmelerin yanı sıra insanların sıkıntı ve ihtiyaçlarına çare olmaya çalıştığını anlatan Muzaffer Marşap, “Bağbaşı’ndaki köprünün olduğu yerden eskiden bir at arabası bile geçemiyordu. 2004 yılında duydum ki adam taksiyle giderken araç devrilmiş ve sürücü ölmüş. Üzüldüm ve gidip o köprüyü yaptırdım. O köprüyü yaparken herkes bana gülüyordu ama ben mal mülk istemiyorum. Bunlar bana yeter.” diye konuştu.