Kırşehirli hemşehrilerim beni bağışlasınlar ama ben “yerel haberler”den beslenmeye çalışan bir köşe yazarıyım. 🙂 Gazetemizin 20 ağustos tarihli bir haberine göre, “Aşıkpaşa Hastanesi önündeki otların tutuştuğu, sonra da bir araca sıçrayarak o aracın yanmasına neden olduğu, ondan da başka bir araca sıçradığı, paniğe yol açan yangın nedeniyle yüreklerin ağza geldiği” bildirilmekte.
Sıcak geçen yaz aylarında “orman yangınları” neredeyse kanıksadığımız bir gerçek iken, “ot yangını” kavramını literatüre hediye etmek öncülüğünün bize düşmesi acıklı. 🙂
Elbette bu kısmı işin espri yoğun bölümü ama diğer yandan da kentimizin orman zengini olmadığı, üzerimize yapışan “bozkır” tanımıyla da doğrulanmakta. Bu konudaki resmi verilere bakıldığında;
Kırşehir’de 1 Adet Şehir Ormanı, 2 Adet Orman İçi Dinlenme Yeri (1-Yağmurdere (Akçakent) Mesire Alanı, 2-100.yıl Atatürk Parkı(Çiçekdağı) Mesire Alanı) mevcuttur. Orman Genel Müdürlüğü’nün, “Türkiye Orman Varlığı 2012” adlı çalışmasına göre, orman varlığı en fakir iller arasındayız. Sözkonusu listeye göre “ilin yüzölçümüne göre orman varlığı” açısından,
% 0 ile Urfa başı çekerken,
%1 Ağrı, Van, Nevşehir,
%2 Aksaray,
%4 Kars ve Bayburt ile birlikte Kırşehir gelmektedir.
Hal böyle olunca, “olmayan ormanın yangını da olmaz, ne varsa o yanar; bizde de ot var ot yangını çıkar” demek gibi bir çiğlik yapmayacağım elbet. J
Çünkü ne yazık ki, orman yangınları sorunu da kent düzeyinde önemli bir sorun olarak görünmektedir. Yine resmi yetkililerin bildirdiklerine göre, sadece 2013 yılında 58 adet yangını çıkmış olup (41 adeti kırsal alan yangını 1.316 Ha. ve 17 adet Orman Yangını çıkmış 53 Ha.) ormanlık alan zarar görmüştür.
Bu durumda her birimize çok daha fazla görev düştüğü ortaya çıkmaktadır. Orman zenginliği, yaşam kalitesinin, bedeli olmayan bir önemli parçasını oluşturur. Bu nedenle orman varlığını korumak ve beslemek konusunda elbirliği yapmak en önemli insani gereksinimlerdendir.
Kuşkusuz tablo bu ilk bölümde sunduğum kadar karanlık değil, iyi çalışmalar da var. Yukarıda vurgulanan yangın durumuna ilişkin veriler, Ankara Orman Bölge Müdürü Mustafa Özkaya tarafından, Kırşehir Yerel Yönetimler Çalıştayı 2014’e yapılan sunuşdan derlenmiştir. Aynı sunuşun, yapılmakta olan ve planlanan çalışmalar kısmına ait verileri sonraki yazıya bırakıyor ve yazımızı edebi bir atıf yapmadan bitirmemek için orman-insan ilişkisine bir de Oktay Akbal gözüyle bakış atıyoruz.
Akbal, “İnsan Bir Ormandır” adını verdiği eserinde, insanın bir orman gibi zengin olduğunu vurgularken, yarına bakmanın bir yolunun da geçmişe bakmak olduğunu ironik bir dille anlatıyor ve şöyle diyor: “Yaşanan, biter gider. Anlatılırken değişir. Hatırlanırken değişir. Yaşayan ben ile anlatan, hatırlayan ben’ler farklıdır birbirinden.” (Akbal, Oktay (1975), İnsan Bir Ormandır, E yayınları, İstanbul.)
Bazen bu değişmeler iyidir ve geleceğe yürüyebilmenin önkoşuludur; ama değiştiğinin bilincinde olarak elbet. Değişimin insan doğasının çeşitliliğine de vurgu yaptığını, bu çeşitliliğin bir ormanın zenginliği gibi uyum içinde olması ve giderek büyütülmesi gerektiğini vurguluyor; bu vurgunun orman varlığımızın çeşit ve gücünü de büyütmeye önem vermemiz için gerekli olduğunu da yineliyoruz.
Hem doğal ormanlarımız hem de insani orman halimize daha olumlu bir bakışı, sonraki yazımızda atmak üzere diye bugünkü sözümüzü bitiriyoruz.