Mustafa KILINÇ
CEVAPLARINIZ HAZIR
Merhabalar Sevgili Arkadaşlar.. Yaşam, yaşamak, sorun çözüm, sıkıntı rahatlık, huzur huzursuzluk her şey var ve herşey kimin için elbette biz insanlar için. Hayatın içindeyiz. İstesek de istemesek de ister ailesel, ister hükümet politikaları olsun yapılan her eylemden bizde kendimize düşen değişimleri alıyoruz ve almaya da devam edeceğiz. Bugün sizlere bütün sorularınızın cevabını bulacağınız cevap anahtarını sunacağım. Tüm sorularınızın ve çözümlerin olduğu bir kaynağa sahip olmak isterdiniz öyle değil mi?
CEVAPLARINIZ HAZIR
İç gerçekliğimiz, dış gerçekliğimizle uyum içindeyse, gerçekle aynı hizadasınızdır. Gerçek değişime giden açık seçimler bu haldeyken yapılır. Her anın sizin için hazırladığı gerçeği kabul ya da reddetmek özgür iradeniz yoluyla tamamen size kalmıştır. Seçim her zaman olduğu gibi sizindir.
İş hayatınız, hayatınızın diğer kısımlarıyla benzer şekilde işler. Çocuklarınızla, evliliğinizle ve aşk hayatınızla, mali durumunuzla, sağlığınızla ya da işinizle ilgili istenmeyen gerçeklerle yüzleşseniz de, deneyimin size sunduğu gerçeği kabul etmeden hayatınız değişmeyecektir. Deneyim doğrudan arzularınızla ve bu arzuları nasıl yaratıp yaşayacağınızla ilgili sorularla ilgilidir. Cevaplar her zaman oradadır ancak siz onları kabul etmeye hazır olduğunuzda algılayabilirsiniz.
Ne yaşamak istediğimizi ya da hayatımızla ilgili neyi değiştirmek istediğimizi düşündükçe, arzulanan değişiklikleri yaratmak için kabul etmemiz gerekenlerle yüzleşmemizin ne kadar acı verici olabileceğini de düşünür ve değerlendiririz.
Bize taşımamız öğretilen suçluluk, utanç ve pişmanlık duygularının ağırlığı nedeniyle dış dünyayla ilişkimize göre kim olduğumuz “gerçeğini” tanımaktan kaçınırız. Kendimize bakıp değerlendirince ne kadar acı duyarsak, kendimizi bu acı dolu kavramlardan korumak için inkarı ve bahaneleri o kadar çok kullanırız. Bahaneler, davranışlarımız için bulduğumuz tatmin edici ancak yanlış nedenlerdir. Elbette, bunlardan kaçınmak sadece gerçek arzularınıza ulaşmanızı engeller. Gerçekler olduğumuzu sandığımız kişi olmadığımızı ortaya çıkaracak korkusuyla, pek çoğumuz kendimizi anlama ve kendimizle ilgili daha fazla şey öğrenme imkanına direniriz. İşin ilginçliği ise, bu direnç gerçekten olduğumuz kişiye olan inanç eksikliğimizi açığa çıkardığı için sadece işleri daha da kötüye götürür. Bir düzeye gelindiğinde, belli bir miktar suçluluk duygusu, utanç ya da pişmanlıktan kaçınılmaktadır. Bu hislerden kaçınmak ancak onları güçlendirecektir. Yani bir başka deyişle deneyimle tekrar yüzeye çıkacaklardır. Hayat değiştirici bilgiyi bilincimize sokamadığımız için benlik fikri aynı kalacaktır, benlik fikriyle beraber hayatımız da değişmeyecektir.
Özü tanımlayan inanç “ben değersizim,” ise düşünce süreci şu şekilde gerçekleşecektir. Önce, ego öz kavramını bir deneyimle kanıtlama arayışına girer. Suçluluk, utanç ve pişmanlık duygularıyla bakılan eylemleri üreten seçimleri yapan kişi tarafından gerçekleşir bu. Böylece değersiz olma hissi ortaya çıkıp onaylanır. Egonun görevi tamamlanmıştır. Ben ifadesi değişene kadar bu yaratıcı tavır devamlı tekrar eder. Gerçeklik artık benliğin aynası konumundadır. Bu da inkar edilmez bir gerçeğe yol açar. Her insan, olduklarına inandıkları kişinin kusursuz temsilcisidir.
Gerçek, her zaman her an yaşadıklarınızdır. Gerçekler inkar edilmez ve kanıtlanmış olmalarına rağmen, çoğu insan onları kabul edemez. Anın size kişisel inançlarınızla ilgili sunduklarını kabul edip şu anki gerçekliğinizle uyum içinde olup olmadıklarını görene kadar gerçekliğiniz değişmeyecektir.
Cehaletin kaderi farkındalıktır. Bu gerçekten kaçınılması, acı dolu şekilde gerçekleşmesine neden olur. Evren lafı fazla dolandırmaz. Eğer sınırlarınızı bilmiyorsanız ya da sınırlarınızla ilgili yanlış bir fikre kapıldıysanız bunlar size fiziksel ya da zihinsel acıyı içeren deneyimler yoluyla gösterilecektir.
KENDİ GÜCÜNÜZE SAHİP ÇIKIN… BU YAŞAM SİZİN… ANAHTARINIZI ELİNİZE ALIN…