17 Nisan 1940 yılı ülkemiz açısından son derece önemlidir. O tarihte, 3803 sayılı yasa ile Köy Enstitüleri kurulmuştur.
O nedenle 17 Nisan 2015 yılı bu eğitim kurumlarının 75. yılıdır. Hemen her yıl kuruluş yıldönümlerinde bütün kaynaklarımı yeniden araştırır, unuttuklarımı tekrarlarla hatırlamaya çalışırım. Aynı zamanda da yerel gazetelere aynı komu ile ilgili yazılar yazarım. Bu yıl da “40 Arena” gazetesinde “Enstitüler” ile ilgili sizlerle paylaşacağım.
Köy Enstitülerinin temelleri 1935 yılında, Atatürk’ün sağlığında atılmıştır. Ülkemizin temel sorunlarından birisi olan eğitim sorununu çözmek için hayata geçirilen ve azgelişmiş ülkelere örnek olarak gösterilen enstitüler, eğitim bilimi literatürüne “Türk buluşu eğitim kurumları” olarak geçmiştir. Sayıları 21’e ulaşan ve kısa süreli ömrüne rağmen köy çocuklarından binlerce öğretmen yetiştiren, onları hayatın kendisiyle bütünleştiren; toprağı eline alıp duyarak yetiştiren, tarlada ekin biçen, piyano çalan, keman çalan, kendi tiyatrosunu kendi yapan ve oynayan, marangozhanede çalışan, elektriğini kendi üreten, kendi okulunu ve kendi kütüphanesini yapan, sürekli okuyan, bilinçli ve sorgulayan insanlar yetiştiren; kısacası toprakla, kitapla ve işle buluşturan bir kurumdu. 17 bin öğretmen ve 3 bine yakın sağlıkçı yetiştirmiştir. Aynı zamanda edebiyatımıza şiir, roman, öykü alanlarında önemli yazarlar kazandırmıştır.
Bütün eksiklerine, hatalarına rağmen, Cumhuriyetin bu devrimci eğitim atılımlı toprak ağalarının, Cumhuriyet karşıtlarının, feodal unsurlarının ve işbirlikçilerin baskısından dolayı uzun soluklu olamadı. 1945 yılında kapatıldı. Bu eğitim projesinin mimarları Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve Öğretmen Okulları Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç idi. İsmet İnönü’nün “Anadolu bozkırında açmadan solan çiçek kalmayacak.” sözü enstitülerin amacını ortaya koymuştur.
Köy Enstitüleri her dönemde gündemdeki yerini korumuştur. Hem Köy Enstitüsü mezunları hem de konuya ilgi duyan birçok araştırmacı-yazar tarafından Enstitüleri anlatan çok sayıda kitap yazılmıştır.
Enstitülerin kısa sürede kapatılması nedeniyle “eğitim üretim içindir” felsefesi yerini ezberci eğitim modeline terk etmiştir. Üniversite kapılarında birikmenin ve bir şekilde üniversiteden mezun olduktan sonra iş bulamamanın temel nedeni işte bu hayattan kopuk bilgiler veren ezberci eğitim sistemidir.
Eğer “Köy Enstitüleri” daha da geliştirilerek ülke geneline yayılmış olsaydı, şuna inanıyorum ki, dünyanın en güçlü ekonomilerine sahip ülkelerinden birisi olacaktık.