KIRŞEHİR’DE YUNUS EMRE VE SÜLEYMAN ÇELEBİ KONFERANSI VERİLDİ

14 Kasım 2015
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
3200 defa okundu.
KIRŞEHİR’DE YUNUS EMRE VE SÜLEYMAN ÇELEBİ KONFERANSI VERİLDİ

camide-bulusan-iki-sair-yunus-emre-ve-suleyma-7875124_x_oKırşehir Türk Ocakları tarafından düzenlenen Cuma Sohbetleri’ne katılan Doç. Dr. Salahaddin Bekki, “Camide Buluşan İki Şair: Yunus Emre ve Süleyman Çelebi” konulu konferans gerçekleştirdi.

Kırşehir Türk Ocakları tarafından düzenlenen Cuma Sohbetleri’ne katılan Doç. Dr. Salahaddin Bekki, “Camide Buluşan İki Şair: Yunus Emre ve Süleyman Çelebi” konulu bir konferans verdi. Etkili iletişim için Anadolu insanının bu şahsiyetlerin dilini kullanması gerektiğini dile getirdi.
Cami kültüründe Mevlid üzerinden Yunus Emre ve Süleyman Çelebi hakkındaki konferansta Bekki, Yunus’un 250 şiirini 55 bestekârın ele alarak bestelediğini, İstanbul tekkeleri ve Anadolu’da bulunan tekkelerinse şiirlerin yaygınlaşmasında ve ilahi olarak söylenmesinin birinci derecede etkili olduğunu anlattı. Anadolu’da Türkçenin gelişmesinde öncü olan, 13. yüzyılda yaşamış Yunus Emre’nin ismi geçtiğinde, Allah’a böyle bir insan için şükredilmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Bekki, “Yunus Emre’nin birtakım eserleri yazılı gelenek olarak, birtakım eserleriyse sözlü olarak günümüze kadar gelmiştir. Süleyman Çelebi’nin Vesületün Necat’ının Mevlid’e çevrilmesi, onun tanınmasına büyük bir katkı sağlamış. Biz onun söylemleriyle dostluğu, arkadaşlığı, sevgiyi bünyemizde yaşar olmuşuz. Yunusça söyleyiş, zamanla bir gelenek olmuş. Başkaları şiir söylemiş olsa da Yunus bir nehirdir. Yunus mahlasıyla söylenen şiirler, Yunus geleneği içerisinde değerlendirilmelidir.” İfadelerine yer verdi.

YUNUS EMRE İLE SÜLEYMAN ÇELEBİ AYNI MEKÂNDA NASIL BULUŞTU?

Süleyman Çelebi ile Yunus Emre‘nin aynı mekânda nasıl buluştuğuna da değinen Salahaddin Bekki, ” Hac farizasının tamamlanmasından sonra Osmanlı padişahları, bir şükür ibadeti olarak Mevlid–i Şerîf programı düzenlemektedirler. Osmanlı Devleti’nde Mevlid–i Şerîf için özel bir vakıf kurarak bütçe ayırmışlardır. İnsanların dinî ayinlerde musiki ile şiiri birleştirme eğilimi vardır. Bu bizim eski inançlarımızdan da gelir. Mevlid–i Şerîf okutulması için kaynaklarda 20’nin üzerinde sebep sayılmakta. 16. yüzyıl itibariyle Mevlid–i Şerîf camilerde okutulur hale gelir. Önce tekkeler vasıtası ile Yunus’un şiirleri camilere girmiştir. Mevlid–i Şerîf’ler, Türkiye’de umumi ve hususi olarak yapılıyor. İmam hatiplilerin, Mevlid–i Şerîf icrası ile ilgili herhangi bir eğitimleri yok.” İfadelerini kullandı.

BİREYSEL VE TOPLUMSAL İLETİŞİMDE YUNUS VE NASRETTİN HOCA DİLİ

Etkili iletişim kurabilmek için Yunus Emre ve Nasrettin Hoca dilini kullanmak gerektiğini anlatan Doç. Dr. Bekki, şöyle konuştu: “Bireysel ve toplumsal olarak etkili bir iletişim sağlayabilmemiz için bizim, Yunus Emre ve Nasrettin Hoca dilini kullanmamız gerekiyor, çünkü onlar, Türk insanının damıtılmış erdemi, düşüncesi ve hazır cevaplılığını Türk dilinde sağlamışlardır. Onların Türkçeleri, Yunus Emre’nin ortaya koyduğu şiirler, Nasrettin Hoca adına bağlı olarak üretilen fıkralar ardılları tarafından yeniden üretilerek günümüze kadar getirilmiş, devamlı bu insanlar ardıllarını beslemişlerdir. Yunus Emre’nin şiirlerinin en önemli özelliği, bestelenmiş olmasıdır. 250 şiiri bestelenmiş ve 55 bestekâr ise şiirlerini ele almış, naat–ı şerîf, ilahi, mersiye, durak, şarkı ve türkü formunda, daha çok ise ilahi formunda şiirleri bestelenmiş gür bir kaynak. Çok çeşitli alanlarda beslenmiş.” dedi.

YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN