Ufuk Tufan Doğan
Bu ara ders veren fıkralara sardım galiba !
Bugün de bizim ürettiğimiz ama Yunan mitolojisi zamanında geçmiş bir fıkra anlatmak istiyorum.
Şöyle ki;
Henüz insanların olmadığı dönemde ilençler ve maddeler olan “su, ateş ve ahlak” dost olup, birlikte zaman geçirmeye başlamışlar. Çevrede dolaşırlarken eğer kaybolurlarsa birbirlerini nasıl bulabileceklerini sorgulamaya başlamışlar.
Suya sormuşlar: “Kaybolursan seni nasıl bulacağız?”
“Nerede bir şırıltı duyarsanız beni orada bulabilirsiniz” diye cevap vermiş su.
Ateşe sormuşlar: “Seni kaybedersek ne yapalım?”
“Bir duman gördüğünüz yerde ben varım” diye yanıtamış ateş.
Sıra ahlaka gelmiş. Onun yanıtı ise oldukça düşündürücüymüş.
“Beni kaybederseniz, bir daha asla bulamazsınız!” demiş Ahlak.
Bu fıkrayı neden anlattım?
31 Mayıs ta biten bir önemli haftayı geçirdik de ondan.
Hafta “Etik” ile ilgili.
Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun kuruluşuna ilişkin 5176 sayılı Kanun, 25 Mayıs 2004 tarihinde TBMM’nde kabul edildi ve 2008 yılından itibaren her yıl 25 Mayıs gününün ülke genelinde “Etik Günü”, aynı günün yer aldığı haftanın da “Etik Haftası” olarak kutlanılmasını kararlaştırmıştı.
TC. Kültür Bakanlığı şöyle bir açıklamayı sayfasına koymuş.
“Etik, pratik felsefenin bir konusu olup, insanların ne şekilde davranmaları gerektiğiyle ilgili somut ve kanıtsal bilgiler sunar.
Kelime, Yunanca ethos yani “töre” sözcüğünden türemiştir, özgün kullanımı ‘Etika’dır.
Yanlışı doğrudan ayırt edebilmek amacıyla ahlâk kavramının doğasını anlamaya çalışmaktadır.
Bu yönüyle, kendine ait kuralları olsa da, halen de tartışılarak gelişen bir daldır.
Ahlak, içinde yaşadığımız topluma göre değişir ve genelde çoğunluk tarafından herhangi bir gerekçe gösterilemeden doğru kabul edilen değerlerin ve düşüncelerin toplamıdır. “Doğru” olduğu hissedilenler ahlaka uygun olarak kabul edilir.
Ve bu durum toplumdan topluma farklılık gösterir.
Buna karşılık etik, kuralları mantıklı olarak yorumlamaya çalışır.
Etiği, ahlakın üzerinde yeniden düşünme olarak tanımlamak da mümkün.”
…
Ve Temel Değerleri şöyle belirlemiş;
Dürüstlük: Her zaman ve her şartta doğru olanı yapmaya çalışıyoruz. Birbirimize ve diğer bireylere karşı açık ve dürüst davranıyoruz.
Dayanışma: Dayanışma ve yardımlaşmanın toplumun tüm bireylerine yarar getireceği düşüncesindeyiz.
Güven: Tüm bireylere güven ve saygı duyarız. İlişkilerin temelinde güven olduğu zaman insanların en doğru şekilde hareket ettiklerine inanırız.
Geniş Katılım: Her düşünceye saygı duyuyoruz. Paylaşılan her düşüncenin bizi doğruya yaklaştırdığına inanırız.
Sorumluluk: Kendimize ve topluma karşı sorumluluğumuz olduğuna inanırız.
Saydamlık: Aldığımız kararlar ve yaptığımız hareketler hakkında her bireyin bilgi alma hakkı olduğunu biliriz.
Hesap verebilirliğimizin bize güven duyulmasını sağlayacağına inanıyoruz.
Bu maddeleri ve içerikleri okuyunca ve de yaşananlara bakınca hafif tebessüm edesi geliyor insanın,
çünkü fıkra gibi.
Ama yukarıdaki fıkra gibi düşündürücü de değil.
Hem acı hem komik !
Döndüm birinci fıkraya; acaba ‘Ahlak’ın verdiği cevap doğru mu?
Dediği gibi kaybedince bir daha bulunamıyor mu?Ve en önemli soru; acaba biz kaybettik mi?Aman ha, şarkılarda dediği gibi ‘Kaybedersen bulamazsın!’