![]()
‘Sekiz yıl önce yazmıştım. (Yıl 2009) Konu; TSK içindeki dinsel odaklı yapılanma ve ülkenin bir kaosa doğru hızla sürüklendiğiydi. O yazıdan iki paragraf.
‘Cemaatin TSK içinde hızla yapılandığını ve yaygınlaştığını artık hiç kimse inkâr etmiyor. “Dindar Gençlik. Dindar Ordu.” TSK içinde su üstüne çıkmayan o kadar çok sıkıntı var ki. Tüm bunları bir kenara iterek TSK’de içinde kaynayan kazanı yok sayamazsınız. Bir keyfiyetle mesai yaptırılan. Saltanatlarından ödün vermeyen paşa ve salon subaylarının tutumlarında en ufak bir değişim yok. Ordunun bugünkü durumu, Yeniçerilerin modernize edilmiş halinden çokta farklı değil. “PADİŞAHIM ÇOK YAŞA” ve o gün geldiğinde kışla duvarlarına çağdaş ve laik düzen kurucusu Mustafa Kemal’in ordusunda bulunan subaylara baş kaldırarak yazılan yazıları okur gibi oluyorum. “Ey Muhammet’in askeri. Fetullah’ın emriyle firar et.” Bu yazı benzerlerini 30 yıl önce İran kışlası duvarlarına Humeyni yandaşları asmışlardı. Kulağınıza ne kadar yatkın bilmiyorum. Ancak bildiğim tek şey ülkenin artık kıvama geldiğidir. Bu ülkede yıllarca yapılan din bezirgânlığı ve tacirliği artık meyvelerini vermek üzere. Bu ülkede Şeriat yaşanmıyor diyenler etraflarına bir baksın. Bu işin salt dinsel örtünmeye yönelik olmadığını, inancın siyasete yansımasının en belirgin özelliğinin kıyafetlere, baş bağlama şekillerine kadar yansıdığı bir birilerini böyle tanıdıkları söyleniyor. Kısaca yolun sonu üniformalılardaki hareketlilikte, sivildeki şekillerin belirginliği ayan beyan ortada’.
Ben o günlerde sadece Ordunun halini yazmadım. Polis Okullarındaki öğretim görevlisi Fetullah Gülen imamlarını da, Emniyet teşkilatının Ordudan çok daha önce ele geçirildiğini de yazmıştım. Milli Eğitim zaten en başta teslim alınmıştı. Bu süreç içinden çıkılmaz bir hal almışsa işe önce siyasilerden başlamak la olur ki; buda pek mümkün değil. Zira birileri, birilerinin içine girmiş. Onun parçası haline gelmişse. Diyecek çok şeyde yok.
Çağdaş ülke normlarında yaşamak neden bu kadar zor? Bu ülke sürekli olarak illaki bir kaos ortamında mı kalmalı. Milli Eğitim başarılı diyorlar. Sadece pof, pofla şişirtilen istatistiklerle başarılı olduğu gösteriliyor. Yiyen yiyor. Zokayı yutan yutuyor. Bunlar tarih sayfalarından Cumhuriyeti ve Kurucu değerlerini silme planlarının altında yatan sahte gerçekler. Amaçları Türkiye’yi gelecekte bir şeriat ülkesi haline getirebilecek adımları atmak, yaygınlaştırmak. Bunun aksini söyleyemezsiniz. Aksini düşünebilseniz; yazılmış tarihin neresi bunları rahatsız ediyor? Dersiniz. Bunca İmam Hatip açmanın altında yatan gerçek bu değilse bu inat neyin nesi? Bu adımlarla “ülkeyi yeniden şekillendireceğim” düşüncesinin altını çizmek gerekir. Bir ülke düşününki iktidar olanların ideolojileri çerçevesinde yazboz tahtasına çevrilsin. Bu millet yeniden kurtarıcı beklesin.
Ortaçağ’da İslam ülkelerinde 8. yüzyılın sonlarına doğru başlayan ve gelişme gösteren bilim, yaklaşık dört yüz yıllık parlak bir dönemin ardından 12. yüzyılın sonlarından itibaren gerilemeye ve sönmeye başladı. Neden mi? İslam ülkelerinin nasıl yönetildiğine bakarsanız neden ve niçinler-i bulmak çok daha kolay olacaktır. Mustafa Kemal Atatürk karanlığı görmüştür. Aydınlanma yolunu göstermiştir.
Bunlar aynen Humeyni’nin ve Fetullah’ın planlarını kullanarak yaygınlaştırmayı eğitimle, öğretimle gelecek kuşaklar üzerinden kurarak yıkmayı planlıyorlar. Bu sinsi plan tutarsa ki, gidişat öyle gösteriyor. Sonrası zaten kolay. Fetullah’ın 40 yıl süreci hangi taktiklerle bu güne taşındığını hesap ederseniz. 40 yıl sonra bu ülkeden İmam Hatiplerden ve bu akılla yetiştirilenlerin kalkışmaya gerek kalmadan bu ülkeyi teslim alacakları gerçeği var. Planlama bu değilse niçin bunca İmam Hatip okulları açılıyor ve Tarih dersleriyle oynanıyor? Bu ülkede bir uyutma sürecine girildi. Halen kandırılıyorsak, eyvah dememek için kuma gömülü kafamızı neden gömdüğümüz yerden dışarı çıkartmıyoruz ki!
Çok geç olmadan anlayın desem ne olur ki! Yıllarca yazdım. Bir dinsel kalkışmanın ayak sesleri hemen yanı başınızda dedim de ne oldu ki! Sonuç benim mahkeme koridorlarında soluk almamla sonuçlandı. Bu millet aklını başına devşirmeli ama nasıl. Yarın farklı mahkemeler kurulursa bugünü aratmayan olaylara tanıklıkta edebilirsiniz!
Bu ülke teknoloji üretemiyorsa üretenlerin sömürgesi haline gelir. Dışa bağımlılığın geleceği nokta teslimiyetten öteye geçmeyecektir. Ya Katar’ın, Yada Kuveyt’in uydusu oluruz. (Revaçta bu şehir ülkeleri var) Aslında tarihten ders almak gerekirse hemen Güney Akdeniz kıyılarına inerek İsrail’in komşusu Lübnan’ı görmek gerekir. Bu ülkede dışa bağımlılığının sonucu olarak öyle bir hale getirildi ki. 50 yıl önce Dünya’nın ünlü isimlerinin malikaneleri, bin bir gece masallarını aratmayan geceleri ve lüks. Beyrut muhteşem bir şehirdi. 50 yıl sonra Lübnan bugün terörün ana merkezi. Yanmış yıkılmış. İnsanlarının yaşama tutunmak için tek çıkışları var fuhuş. Esrar, Eroin, İnsan kaçakçılığı. Arap şeyhlerine beyaz kadın ticaretinin ana pazarı. Her gün bir yerde bombalar patlıyor ve insanlar ölüyor. Dışa bağımlılığın ve üretmemenin sonudur Lübnan’ın geldiği nokta.
İnsanlara okutmayacaksınız. Okumayı sevdirmeyeceksiniz. TV ekranlarına bağımlı hale gelen toplumların en belirgin örneği Avrupa’da Yugoslavya’dır. Şimdiki hali nedir? Okuyan insan. Siyasileri sorgular. Okumayanlar köle olur. Biat eder.
Lise tarih kitapları yeniden yazılıyor. Sevr unutturuluyor. Hanedanlık övülüyor. Lozan hezimet olarak anlatılıyor. Ümmetlik bireyselliğin yerini alsın istiyorlar. Osmanlı öne çıkartılırken, Türkiye Cumhuriyeti tarihi, yani kısaca İnkılap tarihi siliniyor. Gençliğin beynini yıkamak. Dindar yerine kindar nesil yetiştirmek. Türkiye Cumhuriyeti tarihini karalayarak nesli bozuk bir kuşak getirme anlayışı. Bu anlayışı reddedemiyorsanız geleceğe nasıl hazırlarsınız çocuklarınızı. O çocukların babaları dedeleri hangi tarih kitaplarını okudu da terörist oldu? Allah aşkına bu soruları önce kendinize sorun. Cevabı kendiniz verin.
“Türkiye’de İslam siyasete mi girdi. Siyaset İslam’a mı girdi”? Bu soruyu lütfen kendinize bir sorun. Okula, Camiye, Devlet dairelerine siyaset sokulmuş, müftü efendi her cuma hutbesinde İmam hatipleri övüyorsa ibadet için gelenleri cahil ve aptal yerine koyma aklından vazgeçmiyorsa bırakın o adamların arkasında namaz kılmayı… Meslek edinme okulundan ne alabilirsiniz? İmam Hatip bir meslek okuludur. Adının başına; Anadolu, deseniz ne olur, Fen deseniz ne olur. Ne değişir. Akıl ve mantık değişmemişse. Camiye ibadet için gidilir. İmamın siyasi düşüncesi kendini bağlar. Bana ne! İmamın siyasi lakırdılarından. Bana ne! İmam efendinin alacağı aferin den.
Ben ve benim gibi binlerce insan İmam Hatiplerden mezun olmadık. Asla Vatan hainliğine de soyunmadık. Benim aklımı yönlendirmeye kakışanın kimliği nedir sorgulamasını ben yapıyorum. Sizler yapıyor musunuz. Ben hayatım boyunca hiç kimseye biat etmedim. Çünkü ben insanım. Çünkü ben aklımı kiraya vermem. Sizler aklınızı kiraya vermişseniz, demokrasi nöbetini birilerine teslim etmek için tuttunuz demektir. Bu anlayış ülke sevmek. Ülkeyi gözetmek olamaz. Bu anlayış aklın kiraya verilmesidir.
Elbette ki her insan her şeyi bilemez. Ben camiye ibadet etmeye gidiyorum. Bir cahil imamın dinin dışına çıkarak bana akıl vermesi, ibadet makamından beni siyaseten yönetme arzusunun bulunması kabul edilebilir mi? Cahil diyorum. Neden mi? Kendi görevinin dışına çıkan her kim olursa olsun cahildir.
Sizler Doktora tedavi için gittiğinizde, doktor siz tedavi yapacağı yerde, motor tamiri konusunda ahkam kesiyorsa o’nun tamir anlayışının ortaya koyduğu aracın alacağı yol meydandadır. Siyaset siyasetçinin işi olmaktan çıkmış camiye sirayet etmiş ise. Milli Eğitim ve Diyanet yaygınlaştırma işini görev olarak üstlenmişse. Adı çocuklara cinsel saldırı ile gündeme gelmiş vakıfla iş birliği yapacak olan Milli Eğitimim üretiminden ancak Beyrut çıkar. Ayrıca bu ülke başka 15 Temmuzlara da gebe demektir,. Herkes kendi işi yerine, birilerine uşaklık yapıyorsa; bu işte bir terslik var demektir.
Milletin ordusu, siyasetin ordusu yapılandırılmasında yol alınıyor. Haftaya onu da yazacağım.
Dinin dışına çıkan görevliye ben zaten din adamı demiyorum. Bunlar zaten bu işe görevlendirilmiş maaşlı memur. Amaç farklı kullanılıyorsa sonuç ve akıbet değişmez.









