GÜVEN NE?

30 Eylül 2015
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
2112 defa okundu.
GÜVEN NE?

BU RESİM ALINACAK RESİM DEĞİŞECEK

Her kişilik belli bir görev üstlenir. Bu görev; çocuk yetiştirmek, yazı yazarak fikirler yaymak, içinde bulunduğu topluluğun bilincini dönüşüme uğratmak ya da ulusal düzeylerde sevginin gücünün farkındalığı uyandırmak, hatta küresel düzeyde bilincin oluşumuna doğrudan katkıda bulunmak olabilir.

Güçsüz ve güvensiz bir kişilik görevini tamamlayamaz. Bu kişi içsel bir boşluk duygusu hissederek iyice zayıf düşer. Bu boşluğu dışsal güçle doldurmaya çalışır ama bu da ona doyum vermeyecektir. Bu boşluk bir şeyleri kaçırdığı veya bir yerlerde yanlış yaptığı duygusudur, kişiliğin istekleri doyurularak giderilemez. Korkuya dayalı ihtiyaçlarınızın doyurulması, sizi amacınıza yaklaştırmaz. Kişiliğin hedeflerine ulaşmakta ne kadar başarılı olduğu hiç önemli değildir, çünkü bu hedeflere ulaşmak yeterli olmayacaktır. Bu nedenle, mutlak içsel güçle donanmak, güvenmek dünya üzerindeki görevini tamamlamak, birbirinden ayrı dinamikler değildir. Bu güçler bir bütün içerisinde çalışır.

İçinizin en derinliklerindeki parçanız yaptığınız işe yöneliyorsa, faaliyetleriniz ve eylemleriniz doyum verici ve amaç yüklüyse, yaptığınız iş hem kendinize hem de başkalarına hizmet ediyorsa, bıkkınlık duymadan yaşamınızda ve işinizde doyum sağlama arayışı içindeyseniz, sizden bekleneni, yapmanız gerekeni yapıyorsunuz demektir. Yapmanız gerekeni yaptığınız için; umutsuzluğa kapılmaz, olumsuzluk yüklenmez, korku duymaz, amaç ve anlam dolu olmayı deneyimler, yaptığınız işten keyif alır, çevrenizdekilerden hoşnut olur ve doyum alırsınız.

Çektiğiniz acılar, karşı karşıya kaldığınız yalnızlıkla sizi düş kırıklığına uğratan, üzen deneyimler, bağımlılıklar ve yaşamınızda tehlike ve güçlük gibi görünen olaylar, hepsi bu farkındalığa açılan kapılardır. Her biri size, ruhunuzun dengelenmesine ve gelişmesine hizmet eden illüzyonun ötesini görme fırsatını sunar.

Acı ya da olumsuzluk taşıyan her deneyimin içinde, o deneyimin altında yatan algıyla, o deneyimin altında yatan korkuyla başa çıkma ve bilgelik yoluyla öğrenmeyi seçme fırsatı bulunur.

İçinizde mevcut olan korkunuz birden bire yok olamaz ama siz cesaretle davranmayı sürdürdükçe, korku ayrışıp dağılacaktır. Korku, sizi ürkütmez hale gelince varlığını sürdürmez. Bilgelik yoluyla öğrenmeyi, bilinçle oluşturmayı seçtiğiniz zaman korkularınız birer birer yüzeye çıkarlar ve siz onları içsel bir imanla kovabilirsiniz. Korkularınızdan ancak böyle kurtulursunuz. Ancak ve ancak kendi şeytanlarınızı kendiniz kovarsınız. Siz deneyimleriniz sağa ya da sola götürebilir. Sola yönlendiğinizde soracağınız soru, sağa yöneldiğinizde soracağınız sorudan farklı olacaktır; bu yüzden, soracağınız soruyla önünüzde açılacak olan gerçeklik de bütünüyle farklı olacaktır.

Yaptığınız her seçimle, o seçimin içinde aynı anda sayısız yol yaratılmış olursunuz, bunlardan biri sizin için en uygun olandır, Sizin için en iyi olanı belirleyebilmesi için bütünüyle kişiliğinizin yeteneğine güvenirseniz, sizi bekleyen zenginliğe uzanan yolun önünü kesiyor da olabilirsiniz. Kişiliğinizin sınırlamalarından kurtulmanız durumunda Evren’in size nasıl bir zenginlik hazırladığını bilebilir misiniz?

Eğer yaşamınızın sadece belirli bir yolda gelişmesine karar vermişseniz ve başka bir amaç taşımıyorsanız, örneğin yaratılışınızı sadece para kazanmak için kullanmaya kararlıysanız,düşünün, tüm gerçeğinizi bu kararın çevresinde yapılandırmış olduğunuzu. Eğer güvenmezseniz, başarı beklemeyin. Ancak yaptığınız işe ekonomik değil, sosyal bir açıdan yaklaşmanız gelişiminiz açısından daha uygun ise o zaman ne yapacaksınız?

Başka bir ifadeyle, geliştirmeye çalıştığınız işinizin henüz tanımadığınız bir sokağa yönelmesi sizin için daha uygunsa ne olacak? Şu anda o sokak, sizin için çıkmaz bir sokak; çünkü eliniz hiçbir yere açılmayan başka bir kapının üzerinde ve siz onu açılmaya zorluyorsunuz.

Eğer bir yol sizi hedefinize götürmüyorsa hemen geri dönmelisin. Çünkü yanlış bir yolda ilerledikçe geri dönüş için yolun uzamış demektir.Her zaman büyük düşüşler, yükselişle son bulur. Zafere sonuca ulaşmak için bütün kapılar kapalı olsa bile, kapının altından tünel kazarak da girebilirsin içeri. Hedeflerinizi gerçekleştirmek için gerektiğinde bir yılan gibi uyanık, bir güvercin gibi de saf olmalısınız.

İnsanları diğer canlılardan ayırt eden temel özelliklerden biri, kendinin farkında olmasıdır. Güven, psikolojik yaşamın temel öğelerinden biri, duygusal bir gerekliliktir.  Kendini belli bir ölçüde değerli bulmayan insanın temel gereksinimlerinin çoğu karşılanmadığında sıkıntı içinde yaşar. İnsanlara güven veren şey nedir? Aslında Akademik başarımı kişinin kendine güvenini arttırır, yoksa güven mi okul başarısını? Yüksek sosyal konumda olanların güveni artar mı? Yoksa güveni fazla olanlar mı yüksek sosyal konumlara ulaşır. Aslında bunlar klasik “ yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan” sorularıdır. Nasıl yumurtalar tavuktan ve tavuklarda yumurtadan çıkıyorsa, görünen o ki, hem güven yaşamdaki koşullarınıza göre gelişiyor hem de yaşam koşullarınız kendinize olan güvenden büyük çapta etkileniyor. Ancak öncelik hangisinde? Bu soruya verilecek yanıtlar kendinize olan güveninizi yükseltme başarınızda önemli rol oynayacaktır.

Eğer size göre kendinize güvenmenizi dış etkenler belirliyorsa tüm yapmanız gereken , koşullarınızı değiştirmektir. Örneğin, liseyi bitiremediniz, boyunuz kısa, babanız kendinden nefret eden biriydi. 25 kilo fazlanız var diyelim. Bunları tersine çevirmek durumundasınız? Ne ailenizi değiştirebilirsiniz ne de boyunuzu? Tek yapmanız gereken şey etkileşimin tersine yürümesi, yani güveninizin koşullarınızı etkiliyor olmasına izin vermenizdir. Gerçek şu ki, kendinize olan güven ve mevcut koşullarınız birbiri ile ancak dolaylı olarak ilişkilidir. Araya karışan ve kendinize verdiğiniz değeri yüzde yüz etkileyen bir etken daha vardır:

DÜŞÜNCELERİNİZ.

Aynaya bakıp “ Amma şişmanım” diye düşündüğünüzü kabul edelim. Bu düşünce güveninizi yıkıma uğratmak için harekete geçer.

Aynaya baktığınızda “ Bu saç bana yakışıyor” derseniz güveniniz üzerindeki etki bir öncekinin tam tersi olacaktır. Aynadaki görüntü aynı fakat düşünce farklı. Duygu akışı farklı. Yaşam yolculuğunda bazı şeyleri söylemek çok kolay onları uygulamak zordur. Uygulayıcı olmak (içsel-dışsal) için ne’den ziyade nasıl’a odaklanmalısınız.

Soruna odaklanmak sorunu çözmez. Aksine sorunun güç kazanmasına yardımcı olur. Oysaki yapılması gereken şey sonuca odaklanmaktır. Sonuçta oluşacak olan görüntülere, seslere ve duygulara odaklanın.

Beyni etkin kullanma seminerlerimiz sonrasında yapmakta olduğumuz ateş yürüyüşü katılımcıların güven duygularının maksimum noktaya çıkmasını sağlamaktadır. Sizlerle 13 yaşındaki bir kız öğrencimin “ ateş yürüyüşü” ile ilgili olarak “güven” duygusuna nasıl ulaştığını paylaşmak istiyorum. İstanbul’da iki günlük “Beyni etkin kullanmak” adlı bir program yapmıştık. Birinci gün Beynin çalışma yapısı, girdi, odaklanma, sinir sistemleri, ve sonucu hissetme çalışmaları yaptık. Daha ilk günden ön sıralarda babasının yanında eğitime katılan “kız” öğrenci tüm uygulamalara içtenlikle katılımıyla grupta herkesin ilgi ve dikkatini çekmeyi başarmıştı. Eğitimin ikinci günü öğleden sonraki oturum “ Ateşte yürümek” isteyen gönüllü katılımcıları belirlemeye geldiğinde 13 yaşındaki kızımız heyecanlı bir ses tonuyla “Beni” alın, yürümek istiyorum diyordu. Babası ise kızının bu isteğine şiddetli bir şekilde karşı çıkıyor, kendisinin bile yürüyemeyeceğini söylüyordu. Gönüllü grup oluştu. Merak mı ediyorsunuz kaç kişinin istediğini… Tahmin ettiğiniz gibi katılımcı sayısı 43 kişi idi. Yürümek bu deneyimi yaşamak içindeki güçle bütünleşmek, o güvene demir atmak, onu yaşamak ve yaşatmak isteyen kişi sayısı ise 9’du. Evet sadece 9 kişiydi bu anın gücünü yaşamak isteyen. Sınırlarını aşıp neler yapabileceğini denemek isteyen, sınırlarını aşıp neler yapabileceğini denemek isteyenlerle hazırlanmış olan kızgın közlerin olduğu alana geldik. 13 yaşındaki kızın bakışları beni de al diyordu. Babasını ikna edip tüm sorumluluğu üzerime aldım. Kız sevinç çığlıkları atıyordu. Çok sevinmişti. Yürüme öncesi yapılması gereken Bilinçaltı Programlama uygulamalarını yaptım. Beklenen ana gelmiştik. Önde ben olmak üzere hemen arkamda 13 yaşındaki kızımız ve diğer katılımcılarla birlikte yürüyüşe başladık. 10 metrelik bir yolculuktan sonra kızımızın yürüdüğü ateşe doğru bakarak “SIKI DUR DÜNYA BEN GELİYORUM” diye haykırışıyla babası göz yaşlarına boğulmuştu. İçsel dünyasındaki tüm güven ve kararlılık referansını eline bir demir yumruk gibi almıştı. Halen görüşüyoruz. O günden sonra tüm yaşamı, okulu, işleri mükemmel bir şekilde devam ediyor. Babasının “hayır”larına rağmen o hayatı için gerekli olanı yapma cesaretini göstermenin hazzıyla yaşamına devam ediyor.

Güveninizin en gerekli yapı taşları öz inançlarımızdır. Onlar dünyadaki değerinizle ilgili kendi temel gerekçelerinizdir. Öz inançlar sizin ne derece değerli, güvenli, beceri sahibi, güçlü, kendine yeten ve sevilen biri olduğunuzu belirler. Öz inançlar, aynı zamanda ait olma duygunuzu oluşturur ve başkalarının size nasıl davrandığının temel bir tablosunu çizer.

Öz inançlar özgüveninizin temelidir. Neyi yapabileceğinizi ve yapamayacağınızı (kurallarınız) ve çevrenizdeki olayları iç dünyanızda nasıl yorumlayacağınıza büyük ölçüde dikte ederler.

Öz inançlarınızı değiştirmek zaman ve çaba ister, ancak onları değiştirmek kendinize ve çevrenize bakışınızı temelden değiştirir. Olumsuz öz inançların ayrımına ulaşmak, onları değiştirme yolunda atılacak ilk ve önemli bir adımdır. Bir binanın çivi ve kirişleri gibi, öz inançlar da dışarıdan bakılınca görünmez, ancak her şey onların üzerine kuruludur. Kendinizi aptal, beceriksiz, çirkin, başarısız ya da çoğu zaman kötü biri olarak duyumsuyorsanız, bu duyguları yaratan inançların o anda farkına varamassınız. Ancak yaptıklarımızın, düşündüklerinizin ve hissettiklerinizin büyük bir bölümü, yaşamımızın her bir köşesine gizlice dokunup, etkileyen inançların dolaysız sonuçlarıdır. Sizi destekleyen bir öz inancı güçlü biçimde harekete geçirdikten sonra, başka bir destekleyici öz inancı yenilemeye girişin.

Görebiliyor musunuz?

Yaptığınız işin getireceği ödülü düşünmekten vazgeçin. Oluruna bırakın. Güvenin, yaratıcı olun, hedeflerinizi belirleyin ve “Güven” içersinde yürüyün. Size yol gösterilmesini ve yardım edilmesini dilediğinizde sadece bu yardımın size hemen akacağını kabul edin. Yanıtı algılayabilmek amacıyla bir süre zihninizi boşaltmak ve gevşemek için hazırlanmanız gerekebilir ya da önce yemek yemeğe, arabanıza atlayıp gezmeye, bu yardımı işitmek ya da hissetmek için kendinizi nasıl gevşetebilirseniz öyle davranmaya ihtiyaç duyabilirsiniz ama bu rehberliği dilediğiniz anda, yardımın size akacağına tamamen inanın.

GÜVENMEK, içinde bulunduğunuz durumun sizin için en iyi ve en uygun olan sonuca doğru ilerlediğini kabul etmek anlamına gelir.

“NE ZAMAN?” gibi sorular sormaktan, ya da “ACABA” gibi kuşkulara kapılmadan bunun böyle olduğunu bilmek demektir. Kendi belirlediğiniz ayrıntıları bir yana bırakın ve güvenin.

“Sana göre nerede olmam gerekiyorsa, beni oraya ulaştır.”deyin Güvenin, güvenin ve yine güvenin.

İçinde bulunduğunuz anda sakin ve rahat olun-, o anda ne yapmaya ihtiyaç duyuyorsanız onu yapın. Gelecek denen şey için endişelenmenize gerek yok.

Bu, seçimlerinizin sonuçlarını göz önünde bulundurmayın demek değildir. Kararlarınızın sonuçlarını hesaba katmak, onda güçlü bir biçimde yaratmak anlamına gelir.

Yaşamınızda “acaba”larla, “ya şöyle ya böyle olursa” vs. gibi kuşkularla güç kaybetmeyin. Bunların sınırı da, sonu da yoktur. Gücünüzü şu ana, şimdiki zamana toplayın. Gücünüzü sadece dünyada yaşadığınız “bugün”de tutun, yarını nasıl halledeceğinizi hesaplamayın. Neye ihtiyacınız varsa, onu sonuna kadar yapın. Seçiminiz, uygun zamanda açık bir dürtü ve güven taşıyarak ortaya çıkacaktır. Bırakın zamanlamayı sezginiz yapsın. Sezginize güvenin, içinize yönelin, olayı düşünün, kendinize nasıl hissettiğinizi sorun ve sonra harekete geçin. Sonuca odaklanmanın, bağımlı olmasının getireceği ve güçte donanmış bir kalbin yöneteceği özgürlüğü adım adım öğrenmek için neler gerekiyorsa onları deneyimleyin. Bu konuda kendinize fırsat tanıyın.

Güven duyarak yaşayın. Uygun zaman gelince parçalar birleşecek ve siz ancak o zaman daha berrak bir biçimde görebileceksiniz.

Güven duygusu; olumsuzluklarınızı ortadan kaldırabilmek için onları ortaya çıkarmanıza yardım eder, duygularınızı, savunma mekanizmalarından geçirip kaynaklarına kadar izlemenize ve bütünlüğe direnç gösteren, korku içinde yaşayan yönlerinizi bilinçli farkındalık düzeyine getirmenize fırsat verir. İçinizdeki güçle donanmaya giden yol tüm duygularınızın bilincine ulaşmanızı gerektirir. Olumsuzluklarınızı keşfetmek ve çözüme ulaştırmak, sonu gelmeyecek bir süre gibi görünebilir ama öyle değildir. Sizi inciten konular, zayıflıklarınız ve korkularınız, hemcinslerinizinkilerden farksızdır. Umutsuzluğa kapılmayın. Çünkü artık insanlık uyanıyor.

Niyetlerinizi kalbinizde hissedin. Aklınızın değil, kalbinizin sözlerini duyun. Aklınızın sahte ilahları yerine, kalbinize, gerçek Tanrı’ya hizmet edin. Tanrısal Zeka kalbinizdedir.

Kendinizi insanlara açın. Onlara karşı duyduğunuz duyguları hissetmek, onların neler gördüklerini, duyduklarını ve hissettiklerini anlamak için kendinize fırsat tanıyın. İnsanlarla etkileşiminiz gelişmenizin temelini oluşturur. Kendi içinizde başkalarının içinde bulacağınız şeyden korkup da, sadece başkalarının size göre söylemeleri gerekenlere kulak verirseniz, kalbinizin gücüne, şefkatin gücüne erişebilmeniz için sunduğu fırsatlara sırtınızı dönersiniz,  insanlarla ilişkiye girme konusunda yeterli cesarete sahip olmadan büyüyemezsiniz. Korkularınızla mücadele edin. Gelişme ve kendini değiştirme korkusu, içinde bulunduğunuz durumdan sıyrılarak başka bir duruma geçme isteği doğurur. Sahip olduklarınız yerine sahip olamadıklarınızı istediğinizi, otları sadece başka çayırda oldukları için daha yeşil bulduğunuzu hissettiğiniz anda, bu duygunuzla yüzlesin. Bu duyguyu duyduğunuz her an, o anda içinde bulunduğunuz anı yaşamadığınızı, o anki enerji dinamiğinizle meşgul olmak yerine, enerjinizi henüz var olmayan bir geleceğe kaçırdığınızı gerçekten fark edin ve böylece o duyguyu yenin.

Olumsuzluk ve güvensizlik hissettiğiniz her an durun, bu olumsuzluğu hissettiğinizi kabul edin ve ondan bilinçle kurtulun. Ne hissettiğinizi ve bu duygunun nereden kaynaklandığını kendinize sorun. Hemen duygunun köküne inin ve bir yandan kökü temizlerken, aynı anda da olumlu yönleri görmeye çalışın ve kendinize ruhsal bir gücün dikkatle iş başında olduğunu, dünyaya kazara gelmediğinizi ve bir anlaşmayla korunduğunuzu hatırlatın, her zaman bu büyük gerçeği hatırlayın. Kullandığınız kelimelerde, yaptığınız işlerde kim olduğunuz ve gücünüzü nasıl kullanacağınız konusunda düşünceli ve akıllıca davranın. Söz verirken, ağızdan çıkan her sözün sizi ifade ettiğini, her sözünüze kendi gücünüzü kattığınızı hiç unutmayın ve böylece sözlerinizi kontrol altında bulundurun. Niyetinizin farkında değilseniz ya da size düşündüğünüzden başka bir dürtünüz yön verdiği kuşkusunu taşıyorsanız, kendinize, “Gerçekte neler oluyor?” diye sorun.güdülerinizi gözden geçirin. Güven duygusu size verme fırsatı sağlar, vermek ise bolluk getirir. Siz verdikçe size de verilecektir. Eğer yargılayarak, sınırlar koyarak, cimrice verirseniz, siz de kendi yaşamınızda yargı, sınırlama ve çelişki yaratmış olursunuz. Başkaları için ne söylerseniz size de aynen o uygulanır.

Güven duygusu, derin bir mutluluk halini deneyimlemenize fırsat verir. Farkındalığa ulaşmak, uyanmak derin, mutluluk verici bir durumdur, acı verici değildir. Bu tamamen dengeli ve sevgi dolu bir uyum halidir.

Güven duygusu gülmenize izin verir. Gelişim ve değişim yolculuğunda, ciddiyet ve bunalma duygusuyla yüklenmek yerine, rahatça gülüp oynayabilirsiniz. Her gün yaptığınız her şey, uygun ve mükemmel olanı yaratır. Bu sürece bilinç katın. Güvenmek budur.

Duygularınızın farkına varabilmek için kendinize fırsat tanıyın. Kendinize her an en olumlu davranış biçimi seçme iznini verin, olumsuz olan enerjilerinizi bilinçle boşalttıkça ve niyetlerinizi kalbinizin sesini dinleyerek oluşturdukça içinizdeki gerçekle bütünleşirsiniz.

Alçak gönüllülük, bağışlama, berraklık ve sevgi içinizdeki gerçeklerin kök salmasını, çiçek açmasını ve böylece içindeki gerçeklerle bütünleşen kişilerle birlikte olmanızı sağlar.

Beden içindeki bir ruh olmak yerine, ruhun için de bir beden olun. İçsel gerçekliğinize uzanın. Buradaki ince nokta kum saatinin dar boğazıdır. İşte içinizdeki gerçeğin bulunduğu nokta orasıdır. Oraya ulaşmak ne anlama gelir? ”İçinizdeki gerçekle bütünleşme”, alçak gönüllük, bağışlayıcılık, berraklık ve sevgi özgürleşmeyi sağlayan güçtür. Bunlar gelişimin ve değişimin, özgürlüğün bilinçli düzeye çıkarılmasını sağlayan dinamiklerdir.

İçimizdeki gerçek güce ulaşmak, onun ruhuyla bütünleşmek özlü derin ilişkiler gerektirir. Bilinçli ve karşı tarafı önemseyen bir yaklaşımı gerektirir. Bilincin ve bilinçli seçimin yolunda yürümek gerekir.

Kişiliğinizi tatmin eden yol, tamamıyla hoşnutluk duygusundan hareket etmeyi gerektirir. Bu yol sadece kişiliği tatmin etmeye odaklanmıştır.

Sizden yapmanızı istediğim şey;

kum saatinin dar boğazına ulaşın.

İçinizdeki eleştirmenin sesine karşı koyun

Yaşamınızı huzurlu ve zengin kılacak hedefler koyun ve onlara ulaşın

Hatalarla başa çıkmayı ve eleştirileri kabul etmeyi öğrenin

İsteklerinizi dile getirin

Yüksek özgüvenli olun

Özgüvenli çocuklar yetiştirin

Hedefinizi bilin

Eyleme geçin

Duyusal keskinliğe sahip olun

Esnek olun

 

İletişim Bilgileri:

Adres- Tunus Cad. 85/7 Kavaklıdere/ANKARA

Tel-0312 428 89 89

E-mail- nlpdap@nlpdap.com

 

 

 

 

 

 

Anahtar Kelime:
YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN