Aslında eleştirel biri gibi görünmekten, ilk dakikada hemen olumsuz laflar etmekten nefret ediyorum, fakat yaşamımızda bir değişiklik yaratmayı amaçladığım için gerçeği size gördüğüm gibi aynen söylemek zorundayım. “Siz arkadaşınızı kandırabilirsiniz, ben kendimi kandırabilirim, ama lütfen birbirimizi kandırmayalım. Yaşamak, evet yaşamak. “Yaşamak” derken kişisel, özel yaşam deneyimlerinden bahsediyorum. Yoksa insanların sergilemekte oldukları imajlardan değil. Sizin hakkınızda doğru düşünüp düşünmediğimi sizden daha iyikimse bilemez. Sizin hakkınızdaki yargılarımı hemen ve tamamen doğru kabul edin demiyorum. Sadece dikkatle düşünmenizi, tartmanızı istiyorum. Yaşamınızla ve kendinizle ilgili bazı şeyler itiraf etmek çok zor gelse bile kendinize karşı tamamen dürüst ve açık olmanızı istiyorum. Unutmayın bilmediğimiz bir şeyi değiştirmenize de imkân yoktur. İşte bakın ben ne görüyorum? Eğer sizin hayatınızda bu dünyadaki pek çok diğer kişinin hayatına benziyorsa ki benimki de öyleydi aslında, farkında olarak ya da olmayarak, sakin ve telaşsız olabilirsiniz. Bu başkalarına böyle görünmeyebilir. Şu anada başkalarının sizin için ne istediği ile ilgilenmiyoruz, bizim konumuz sadece ve sadece sizin ne istediğiniz. Gerçek benliğin tanımlanması. Tıpkı cam gibi, havuzda adeta kayıyormuşçasına sakin sakin yüzen bir ördek gibi siz de yüzeyden bakıldığında pekâlâ iyisinizdir. Ama bir düşünün, o aynı ördek suyun altında yüzebilmek için, ha bire ayaklarını oynatıyor ve yüzeyin üstündeki o sakin görünümüyle kaotik bir çelişki yaratıyor. İşte hayatta böyle. Hayatın içinde bir yerlere sıkıştırılmış olmasaydınız “sorumluluklar ve beklentiler” belirli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelip ona göre pozisyon almak zorunda kalmasaydınız ve çare yok diye düşünüp kendi kendinizi bir yerlere gömmüş olmasaydınız, işte o zaman sizin seçiminiz ne olurdu? Eğer mali açıdan bağımlı olmasaydınız ne yapardınız? Kronik olarak fazla kilo ve yorgunluk sorunları yaşamasaydınız hayatınızda neler değiştirdi? Eğer bir takım tuzaklara düşmüş olmasaydınız ve yaşamınızı gerçek kişiliğinize ve ilgi alanlarınızı doğru tanımlayan olgulara göre belirleyebilseydiniz nasıl bir hayatınız olurdu? Neyi nasıl değiştirirdiniz? Hangi arabayı kullandığınızın, nerede yaşadığınızın, kazanabileceğiniz para miktarının veya başkalarının sizden hoşlanıp hoşlanmadığının sizin için ne önemi olduğunu sorgulamış olsanız ne gibi cevaplar bulurdunuz? Şimdi sizlere yaşamınızla ilgili olarak ikinci bir şans verecek olsaydık bir şeyleri değiştirir miydiniz? Yoksa bildiğiniz şeylerin daha emniyetli olduğunu düşünüp sahip olduklarınıza sıkı sıkı sarılır mıydınız? İkinci şansın üstüne atlar mıydınız? Yoksa son dakikada yeni şeylerden korkup kabuğunuzun içinde kalarak bu şansı kullanmaktan vaz mı geçerdiniz? Hayatınızla ilgili tahmin edebileceğinizden çok daha fazla seçenek bulunduğunun farkında mısınız? Şu andan itibaren geçmişinizi, artık sizi ve geleceğinizi daha fazla kontrol altında tutamayacak biçimde çözümlemeyi öğrenmek üzeresiniz. Bu, sizin kabullenmeyi ve hatta kendiniz ve yaşamınız için özürler bulmayı reddetmenizle başlayacak olan bir yolculuk. Eğer istediğiniz ve ihtiyaç duyduğunuz şeye sahip değilseniz buna inanarak tekrar tekrar söylemelisiniz. Eğitimlerimde katılımcılara kim olduklarını sorduğumda genelde aldığım cevaplar “Ben bir hemşireyim”, “Ben bir öğretmenim”, “öğrenciyim”, “ev hanımıyım”, “sigortacıyım”, “başkanım” türündendir. Kendilerini işleriyle ya da rolleriyle tanımlarlar. Ne yaptıklarını söyleyerek cevap verirler. Çünkü “KİM” olduklarını söyleyerek cevap veremezler. Size kim olduklarını söyleyemezler, çünkü onlarda kim olduklarını bilmiyorlardır. Evet, herhangi bir düzeyde var olabilirsiniz ve davranışınızı da bu düzey belirler. Yaptığınız şeyler kimliğinizin bir parçasıdır. Ancak var oluşun bambaşka bir düzeyi vardır. O düzey yapmakta olduğunuz şeyden tamamen bağımsızdır. O düzey sizin gerçek, doğru, asıl canlı olan kimliğinizdir. İşte bu doğru, samimi kimliğiniz gerçek benliğinizdir. Başka bir kişiye gerçek benliğinizi anlatmanızın ne kadar zor olacağını tahmin edebiliyorum, çünkü genellikle çok uzun bir süredir, siz de onu görmüyor, onunla temas kurmuyorsunuzdur ya da belki de hiçbir zaman görmemişsinizdir. Tıpkı seminerime katılan bazı katılımcılarımda olduğu gibi. Peki, şimdi lütfen söyler misiniz, kimsiniz siz? Yaptığınız her neyse onu niye yapıyorsunuz? Şu anda sahip olduğunuz yaşamla yaptığınız şey, gerçek kimliğinizi yansıtıyor, onu yararlı kılıyor mu? Size bir şans verilse farklı seçimler yapar mıydınız? Böyle bir şansınız olsa neyi seçeceğiniz konusunda fikriniz var mı? Bu gerçek benliğinizle temas halinde misiniz? Bura da “neden” söz etmekte olduğumu gerçekten “kavradınız” mı yoksa sizin için bu anlattıklarımı bir sohbet olarak mı değerlendirdiniz? Peki, nedir öyleyse bu sürekli olarak tekrarlayıp durduğum GERÇEK BENLİK? Gerçek benlik, ancak mutlak özünüzde bulunabilen sizsiniz. Bu öz, yaptığınız işle becerilerinizin, Tanrı vergisi özelliklerinizin, dirayet ve aklınızın, ilgi alanınızın oluşturduğu, dünyada bir eşi daha olmayan bir BİLEŞİM ‘dir. Sonradan öyle olması gerektiğine inandıklarımızın aksine, sadece size ait olan ve var olma ihtiyacı olan güçler ve değerler bileşkesi. Bu, hani o hayatınızda, kendinizi en mutlu ve tatmin olmuş hissettiğiniz dönemlerde serpilip gelişen, özgür bir bilince sahip olan sizsiniz. Tüm berraklığı ile GERÇEK SİZ’in kim olduğunu biliyor musunuz? Bu soruya cevabınız EVET ise sizi tebrik ediyorum. Tebrikler. HAYIR, ise, yaşam enerjiniz boşa harcanıyor ve gerçekten mutlu ve huzurlu bir yaşam sürme şansınızı feda ediyorsunuz demektir. Hayatta sergilediğiniz davranışlarınızla, insanlara açık olan kimliğinizle, gerçek benliğinizi ifade eden değerlerinizin, inançlarınızın, tutkularınızın ve vizyonlarınızın arası nasıl? O halde yaşamınızı kendi kontrolünüzde tutmaktan vazgeçmişsiniz ve içten dışa doğru değil, dıştan içe doğru tanımlanan bir hayat sürmektesiniz. Kendi gerçek benliğinize sadık olmayan bir hayat sürmek bir boşluk, sürekli bir tamamlanmamışlık duygusu yaratır.. Bin bir çeşit yöntemle bu boşluğu doldurmaya çalışırsınız; sigara veya içki içerek, hiç durmadan çalışarak veya kendinizi çocuklara ya da bir eşe aşırı derecede adayarak. Kısacası o boşluğu doldurabilmek için herhangi birini, herhangi bir şeyi arar durursunuz. Bazen kendinizi çok ama çok yalnız hissedersiniz. İnsanlarla çevrili iken bile yabancı gibisinizdir. Sizi onlardan ayıran bir ağrınız, bir sızınız vardır. Onlarla konuşursunuz, ama sanki sizi can kulağıyla dinlemiyorlarmış gibi gelebilir. Zaman zaman duygularınızı paylaşma cesareti bulduğunuzda bile yanlış anlaşıldığınız hissine kapılırsınız. Başkalarının size yaklaşımlarından ürkersiniz; çünkü bu insanlar aile üyeniz dahi olsalar, size çok iyi de davransalar onların gerçek niyetlerini, gerçek kasıtlarını sezemezsiniz. Acı bir şekilde arkadaşlarınızın ve ailenizin de sizi terk edebileceğini ya da onların beklediği biçimde davranacaksınız diye kendi gerçek benliğiniz için önemli olanları görmezlikten gelebileceklerini öğrenmiş olursunuz. Tüm bu boşluğu doldurma çabalarınız uzun süredir sonuç vermemişse gözle görülmez bir karamsarlık davranışı geliştirebilirsiniz. Bu durumda artık değişme ve tatmin olma isteğiniz pasifleşmiş olabilir. Sonuç olarak hayatınızda her şeyin huzurlu ve dengeli olduğu anlar artık çok çok azalmıştır. Neyin tehlikede olduğu hakkında dürüst ve samimi olmalıyız. Bu dünyada kendi gerçek benliğimize uyuyor olmaktan çok sizin için, tayin edilmiş rolleri oynayarak yaşamak. Gerçekten değer verdiğiniz amaçların peşine düşmek için, ihtiyacınız olan yaşam enerjisini de boşa parçalıyor olmak demektir. Bunun aksine, kendi gerçek benliğinize uyumlu bir biçimde yaşamaya başladığınızda ise, dağılmış ve boşa harcanmakta olan bütün o enerji, size hayatınızın ana yolunda ilerlemek için gereken ivmeyi kazandırmaya başlayacaktır. Böylelikle; hız, randıman ve akıcılık kazanmış olacaksınız. Olmak istediğiniz, olma ihtiyacı duyduğunuz kişi olarak hayatta çok daha başarılı biri haline geleceksiniz. Gerçek benliğin inkâr edilmesinden daha büyük bir stres nedeni olamaz. Çünkü, bu durumda yaşamsal enerjiniz dağılıyor, dağıldığı için tükeniyor ve siz de giderek mantıken yaşamaya başlıyorsunuz. Peki, uzun vadede bunların toplam etkisi ne oluyor? Eğer birisi sürekli telaş ve çekişmeyle enerjisini tüketiyorsa bu aslında ömründen tüketiyor demektir. Sizde dâhil her birimizin içinde, kim olmak istiyorsak, ne olmak istiyorsak o var ve hayatımız boyunca ihtiyaç duyacağımız, isteyeceğimiz her ama her şey de var. Önemli olan bunun bilincinde olmamızdır. Düşüncelerinizde tutucu olmayın.Tersine hayatınızla ilgili her durumu, sadece sizin için doğru olmayan şeyleri istiyor ve peşinde koşuyor olma ihtimaliniz de dâhil olmak üzere, tek tek irdelemeyi arzuluyor olmalısınız. Belirli özellikleriniz ve karakteristikleriniz ile birikiminiz ve sapmaya uğramış bilgileriniz, sizi tanımlayan ve yeryüzündeki tüm diğer insanlardan farklılaştıran şeylerdir. Bu farklılığı yaşayabilmeniz ancak ve ancak kendi eşsiz özelliklerinizin dışa vurulmasına izin vermenizle mümkün olabilir. Sizi siz yapan her bir sahici karakteristiğinizi sıkıca yakalamak ve kendi yaşam sahnenizin merkezine yerleştirmek zorundasınız. Ve bu yapılabilir. Özünüze yeniden ulaşabilmek sadece bilmem hangi dağın tepesinde bulunan bazı filozoflara özgü bir beceri değildir. Bu sizin tarafınızdan da yapılabilecek ve yapılması gereken önemli bir iştir. İletişim Bilgileri: Adres- Tunus Cad. 85/7 Kavaklıdere/ANKARA Tel-0312 428 89 89 E-mail- nlpdap@nlpdap.com