Gazetemizin 18 ağustos tarihli haberinde, “Aman, ayak sağlığı deyip geçmeyin!” uyarısını görüyoruz. Haber, kentimizin bir ayakkabı satıcısı esnafının uyarıları üzerine kuruluyor. Şenlik Kundura’nın sahibi, “ayaklardaki ağrıların büyük kısmının yanlış ayakkabı kullanımı”ndan kaynaklandığını vurguluyor.
Özellikle biz kadınlar, bu tespiti sıklıkla doğrularız ve “sağlık” açısından sorunlu olsa bile, esetetik olduğu, moda olduğu gibi gerekçelerle, ayak sağlığımıza aykırı olduğunu bile bile yaptığımız ayakkabı seçimleri ile ayak sorunlarına davetiye çıkarırız.
Ama günümüzde bu konu giderek uzmanlaşan hizmet alanlarının kontrolüne giriyor. Kadın estetiği odaklı sektörlere eklenen “ayak bakımı” hizmeti, sağlık ve kozmetik sektörlerini buluşturan önemli alanlardan biri.
Ayaklar bugün tıbbi birçok uygulamanın da “merkez üssü” durumundalar. :)) Çin Tıbbına göre, insan vücudunda 360’dan fazla akupunktur noktası varmış ve bunun 60’dan fazlası ayak tabanında yer almaktaymış.
Bir diğer uzmanlık alanı ise refleksoloji. Daha çok Uzakdoğu ve Çin Tıbbı ile yaygınlaşan ve dünyanın her yerinde kabul gören “Refleksoloji” metodu; sağlıklı kalmak için ayaklardaki refleks noktalarını uyarmaya dayanan bir yöntem. Vücudumuzda bulunan bölgelerin ayaklarda belirli bir noktaya karşılık geldiği ve uygulanacak basınçlarla sorunlu bölgeyi rahatlatabileceğimiz hatta tedavi edebileceğimiz komple bir sistem.
Sistemin uygulayıcılarına ise “pedolog” deniyor. 06/04/2011 tarihinde 6225 sayılı kanunla 1219 sayılı Tıpla ilgili temel kanunumuza getirilen ek bir maddeyle podolog mesleğinin tanımı yapılmıştır. Podolog; meslek yüksekokullarının podoloji programından mezun; bireylerin ayak sağlığının korunması ve bakımına yönelik hizmet veren ve ilgili uzman tabibin teşhisine ve tedavi için yönlendirmesine bağlı olarak hastaların ayak tedavisini yapan sağlık teknikeridir.
Ancak vurgulamak gerekir ki, günümüzde kozmetik sektörünün bu önemli alanı, sadece sağlık gerekçeleri ile öne çıkmamakta; estetik kaygılar handiyse sağlık gerekçelerinin önünde seyretmektedir.
Yıllar önce yurt dışında pek çok Avrupa kentinde, sadece “tırnak bakımı” üzerine merkezler olduğunu gördüğümde, estetiğin bu aşamasını, “kozmetik sapkınlık” olarak yaftalamış ve alışılmış “bakımsız” kadın görünüşlü kadınların, “ayak bakımı” hassasiyetlerini anlamlandıramamıştım.
Ama bugün, ülkemizde de bu merkezlerin yaygınlık kazandıklarını görüyor ve bakım yanı sıra, neredeyse yeni bir “sanat” :)) alanı haline gelen, tırnak süsleme aparatlarını da hayranlıkla izliyorum.
Eh eğer bir yeni sanat alanına konu olabiliyorsa, edebiyatın da konusu olmaktan kaçamayacaktır elbet ayaklar. Büyük edebiyat dehası Balzac, kadın güzelliğindeki güç ve yumuşaklık dengesini anlatırken, ayakları da tanıma dahil ediyor ve şöyle diyor:
“Narin ve ipince olan bu güzel leydi, bitkin ve mecalsiz görünen, yumuşacık görünen bu sütbeyaz kadın, bu kızıl, ipek gibi saçlarla taçlanmış yüzüyle uysal görünen, parıltısı bir fosfor oyunu gibi geçici sanılabilen bu yaratık, aslında demirden bir yapıya sahiptir. Sinirli bileğiyle, yumuşakmış gibi görünen ama aslında hiçbir şeyin yoramayacağı eliyle, ne kadar azgın olursa olsun, zaptedemeyeceği at yoktur. Ayakları dişi geyik ayağıdır, anlatılamayacak kadar güzel bir kılıf içindedir, kurudur, adaleli ve güçlüdür.” (Honore De Balzac, Vadideki Zambak, Çev.Cemal Süreya, Altın Kitaplar, 5.Baskı, 1975, İstanbul, s.259,260)
Balzac’ın narin ama güçlü kadınlarına, binbir model ayakkabı cenderesine sıkıştırmaya çalıştığımız, tüm “dişi geyik ayakları”na selam gönderiyoruz. :))