BEDAVACI MÜLTECİLER

17 Ağustos 2015
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
2193 defa okundu.

serap 5

Geçen hafta haberlerimiz arasında ilimize Suriye’den gelen mültecilerin yerleştiği bazı mekanlardan söz ediliyor ve yaşanan kültür uyumsuzluğu nedeniyle, yerli halkın göçmenlerden yakınısı dile getiriliyordu.

 

Haberimiz ironik bir girişle hazırlanmıştı; Orhan Veli’nin o ünlü, “Bedava yaşıyoruz, bedava; Hava bedava, bulut bedava” diye başlayan şiiri üzerinden, mültecilerin nasıl da “bedava” yaşadıklarına dikkat çekiliyordu.

 

Kuşkusuz “savaş” gerçeğini “hayatlarının tüm düzeni” ile ödeyen bu insanların “bedava” yaşamları da Veli’nin söz ettiği denli “bedava”. Ne diyordu şair devam eden dizelerde:

Dere tepe bedava;

Yağmur çamur bedava;

Otomobillerin dışı,

Sinemaların kapısı,

Camekanlar bedava;

Peynir ekmek değil ama

Acı su bedava;

Kelle fiyatına hürriyet,

Esirlik bedava;

Bedava yaşıyoruz, bedava.

 

Bir mülteci bütün bu “bedava”ları yaşıyor elbet. “Otomobillerin dışını, Sinemaların kapısını ve Camekanları” bedava yaşıyor. Türkiye’nin “Masal” parklarına sığamadıklarında, kaçak yolculuklarına devam edebilmek için yaşadıkları “kelle fiyatına hürriyet” deneyiminden, sahil güvenliklerin denetiminden kaçarken alabora olan teknelerde suya devrilerek boğulanların istatistiklerinde bir rakam haline gelebiliyorlar.

 

Peki ama onların bu sorununu paylaşmak zorunda bırakılan Kırşehirlinin yakınısı haksız mı? Değil elbet. “Ortalama gelirin asgari ücret düzeyinde olduğu ve insanlarının açlık sınırının da altında geçim yaptığı Türkiye’nin 1 Milyon 385 bin Suriyeliye ev sahipliği yapması ve bu insanların 4-5 bin civarında olan bir kısmının Kırşehir’i “istila etmesi”nden hoşnutsuzluk duymaları yanlış mı? Hayır değil.

 

Çünkü o insanları buralara sürükleyen şey bir doğa felaketi değil; insafsız bir güç dengesi üzerinde sürdürülen ekonomi ve siyaset “oyun”ları. Kimse değerlerden söz etmeye kalkmasın; biraz gündelik yaşamın kısır bilgileri yerine, tarihe, ekonominin gerçekliklerine bakıldığında, dünya üzerinde yaşanan “savaş oyunları”, bakmak isteyene apaçık sırıtır.

 

Bu “zorunlu ev sahipliği”nin yarattığı sorunlarla baş etmeye çalışırken, vicdanı ve aklı arasında sıkışan Kırşehirli’nin hoşnutsuzluğu da savaş oyunları ile sürüklenen o insanların durumu kadar gerçek ve haklı dayanaklara sahip.

 

Savaş en insafsız araç olmakla birlikte, dünyanın artan “göç” gerçeği, ekonomik ve siyasi türlü gerekçelerle tüm dünyada sürmektedir. Hardt ve Negri’ye göre, “Dünyanın üzerinde bir hayalet dolaşıyor; bu, göç hayaletidir. Eski dünyanın bütün güçleri ittifak halinde bu göçe karşı acımasız bir operasyon yürütüyor ama hareket durdurulacak gibi değil… Emek gücünün bu hareketliliği ve bu politik çıkış birbirine dolanmış binlerce iplikten oluşuyor.” (Hardt, Michael Antonio Negri, (2001),  İmparatorluk, Çev.Abdullah Yılmaz, 3.Basım, Ayrıntı Yay., İstanbul, s.226, 228) Bu binlerce ipliğin bir kısmı ekonomik, bir kısmı siyasi, bir kısmı kültürel bir kısmı ise savaş gibi zorunlu kılıcı içeriğe sahip.

 

Bugün Kırşehir de bu hayaletin pelerini altında mültecileri ve sosyal düzeni arasında bir denge ortamı arayışında.

 

Anahtar Kelime:
YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN