Paylaşım Savaşı

19 Şubat 2018
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
1030 defa okundu.
 Paylaşım Savaşı

Halkları Birbirine Boğazlatarak Yürütülmek İstenen;

Paylaşım Savaşı

 

Musul konusundaki görüşmeler 19 Mayıs 1924’de İstanbul’da başlamıştı. İkinci toplantı Cenevre’de… Sonrasında Macaristan. Belçika ve İsveçli temsilcilerin katılımıyla 30 Eylül 1954’de oluşturulan bir komisyon.

Nasturi ayaklanması henüz yeni bastırılmış. Emperyalist güçler, genç Cumhuriyeti içerde ve dışarda sıkıştırıyor. “1928 yılında bitecek olan İngiliz manda yönetiminin 25 yıl sonra daha uzatılması ve Kürtlere özerklik verilmesi” şeklinde komisyon kararının verildiği günün hemen devamında ve sanki kurgulanmışçasına Şeyh Sait Ayaklanması başlıyor. Bu komisyon kararı, Türkiye’nin katılmadığı, Milletlerarası Adalet Divanı toplantısına taşınıyor… “Türklerin Hıristiyanlara karşı kötü muamele yaptığı” raporları da eklenmeden edilmiyor. Artık bulanık suda balık avlamanın zamanı gelmiştir. Milletler Cemiyeti Meclisi, kararını açıklıyor: “Musul, İngiltere mandasındaki Irak’a bırakılacak.” Genç Cumhuriyet tam bu sıralarda Nasturi Ayaklanması’ndan Reçketon ve Raman Ayaklanmaları ile boğuşuyor. 1925’de Sason isyanı patlak veriyor..1.Ağrı Ayaklanması. Mutki Ayaklanması… İngiliz emperyalistlerin işverenliğini yaptığı bu ayaklanmaların ardından, genç Cumhuriyet İngilizlerle masaya oturarak Musul’u terk etmek durumunda kalıyor. Musul’u İngilizler kazanıyor.

…. Ve İngilizler ayrılıkçı güçleri maşa yaparak, “etnik, dinsel ve mezhepsel farklılıkları” bir “çatışma gerekçesi” yaptırarak beceriyor bu işi… Doğu halkı, öylesine geri bir kültür düzeyi içindedir ki, artık onlar için İngiliz Ekselanslar, asillerin kullandığı hakkı kastederek. “Bunlar Amerikan Hindularına benziyor” diyebilecektir. İsyanların geliştiği yıllarda Bağdat’ta ki Fransız Yüksek Komiserliği’nden Paris’e gönderilen raporda şu saptamalar tüyler ürperticidir.: “Şeyh Sait. 1918 yılından beri amacı İngiliz mandası altında bir İngiliz mandası altında bir Kürt devleti kurmak olan İstanbul Kürt Komitesine bağlı olarak çalışmaktadır. Şeyh Sait, 1919 yılında Kürdistan bağımsızlığı Türk Komitesi lideri Addullah Djendel Bey tarafından İngilizlerin, Kürt Politikasında temel unsur olan, Binbaşı Noel ile ilişkiye geçilir. Şeyh Sait, daha önce Suriye’ye sığınan Sultan Hamit ailesinden bir prensin Kürdistan’a gitmesi için destek vermiş olabilir.” Şeyh Sait İsyanı’nda kullanılan esas unsur “din” idi. Şeyh Sait. “Amacım şeriat” demiştir. Oğlu Seyit Mehmet idama giderken “Peygamber sülalesine bu reva görülür mü?” Diyecek kadar kullanmıştı dini. Şeyh Sait. “İmam ne zaman şeriat kurallarını uygulamazsa üzerine kıyam vaciptir”. Diye açıklıyordu isyanın gerekçesini… ”Kıyam sebebimiz şeriat meselesi” diyordu. Bu “kıyam”, emperyalistlerin profilini çizdiği ve çıkar beklediği “Kürt- Türk savaşı” idi. Rahmetli Uğur Mumcu” Kürt – İslam Ayaklanması 1919 – 1925”adlı çalışması bu konuda mutlak okunması gereken bir başvuru kaynak eser niteliğinde olup, aşağıda aktardığım Şark İstiklal Mahkemesi üyeleriyle Şeyh Sait arasında geçen konuşmalar bir hayli ilginçtir.Bu isyanı yargılayan, Mazhar Müfit Kansu başkanlığındaki Şark İstikbal Mahkemesi’nin iki üyesinden birisi Kırşehir Milletvekili ve Mustafa Kemal’in yakın silah arkadaşları Lütfi Müfit Özdeş, diğeri Urfa Milletvekili, Kürt kökenli Kerküklü Ali Saip’tir. 46 adam sehpası hazırlanmıştı. Şeyh Sait’in infaz günü, Şark İstiklal mahkemesi üyesi Kırşehir Milletvekili Lütfi Müfit Özdeş’te hazır bulunmuştu. Lütfü Müfit’in, “Beni mi çok seversin, yoksa Saip’i mi?” Sorusuna Şeyh Sait, “Önce Saip beyi… Sonra seni Seninle de çok sevişmiştik. Reisten de (Mahkeme Başkanı Mazhar Müfit Kansu’yu kastederek) Allah hoşnut olsun en sevdiğim (Savcıyı kastederek) Süreyya Bey’di” demiş, gömleğini giyerken de, “Fena yaptı… Bundan sonra iyi olur İnşallah” şeklinde mırıldanmıştı. Şeyh Sait, kendisine “Sait Efendi Hınıs’da kuzu yiyemedik” diye takılan yargıca, “Artık kuzu fala kalmadı. Ne olurdu bana Edirne’de yüz bir sene verseydiniz” demişti.

***

PKK farklı unsurları kullandı. Her ne kadar sureli dualı bildiriler dağıttıysa da Sol Marksist bir külah geçirdi kardeş kavgasının tepesine. İlhan Selçuk’un deyimiyle emperyalizmin az gelişmiş ülkelerde yaşayan geri zekâlılara uyguladığı “böl ve yönet” eylemliliğinin “kobay’ı oldu.Emperyalizmin gözetim ve denetiminde Anadolu insanını bir birine düşman ederek, yürütmeye çalışılan bu savaş, kimleri memnun ediyor.

Dikkat…

Şimdi Anadolu’yu sarmalaması hedeflenen Amerikan merkezli küresel saldırının, Irak ayağından başlayarak, Suriye, Türkiye ve İran’ı kapsayan “etnik, mezhepsel kışkırtma” boyutu üzerine pür dikkat kesilmemiz gereken bir boyut. Anadolu’da bin yıllık kardeşliğin altına konan bir dinamit taşınıyor Hem de emperyalistlerin çıkarı için bölge halklarına ve unsurlarına hiçbir yarar getirmeyecek bir kapıştırma. Dünya enerjisinin hala aort damarını teşkil eden petrolü kontrol etmeyi amaçlayan ve azgınlaşan emperyal saldırı; İran, Suriye, Irak ve Türkiye’de kardeş halkları birbirine boğazlatarak, işini çözmeye çalışıyor Tutar mı? .. Tutmaz ama bedeller ödemeye harcayacağımız zamana yazık olur. Burası Anadolu…

Hele de yedi düvele karşı Kurtuluş Savaşı vermiş Anadolu…

Anahtar Kelime:
YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN