“Memleketin Nankör Evladı! Kalk ve Memleketini Savun!”

7 Mart 2018
1 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
4717 defa okundu.
“Memleketin Nankör Evladı! Kalk ve Memleketini Savun!”

“Memleketin Nankör Evladı! Kalk ve Memleketini Savun!”

Milletin adamı” olarak lansa edilen Adnan Menderes’in şahane kinleriyle sonradan Yüksek Adalet Divanı önünde “fahiş bir hataydı” demiş olduğu, şu bizim memleketin vilayetken kaza yapılması olayında “bilerek mi ayarlandı?” bilinmez ama dönemin üçüncü Menderes hükümetinde Kırşehirli bir Adalet Bakanı vardı. Kırşehir’in kaza haline getirilmesi ve Vilayetliliğimizin  elinden alınması işte bu “Kırşehir Milletvekili ve de Adalet Bakanı” zamanında oldu.

Mecliste Kırşehir’in ilçe haline getirilmesi konuşulurken hükümet sıraları koltuğunda sessiz sessiz oturan bu Bakana ve haliyle Kırşehir Milletvekiline birileri ayağa kalkarak, işaret parmağıyla göstere göstere şöyle bağırır:

Ey memleketin nankör evladı! Kalk ve memleketini savun!”

Bu rahmetli, Kırşehir Milletvekili Çiçekdağlı hemşerimiz Osman Şevki Çiçekdağ’ının  ta kendisidir.

Allah taksiratını affetsin.. Adalet Bakanlığından ayrıldıktan bir süre sonrada kan kanseri için gittiği Amerika dönüşünde Ankara’da 21 Temmuz 1956 günü hak dünyaya yürüdü bizde şimdi Neşet Ertaş’ın tabiriyle “yalandan yüzümüze gülen ”, “yalan dünya”dayız.

Rahmetli belki “iyi işler”de yapmıştır. Ama Kırşehir’de zamanında bizleri temsil ettiği topraklarda maalesef ki “Demokrasi Gaziliğimiz” de bu “elim hadise”nin, “içinde”ki duruşuyla anılır ve bilinir.

Şöyle bir siyasi tarihimize dönün bakın istisnalar dışında Türkiye aynı zamanda siyasi partiler mezarlığıdır. Osman Bölükbaşı’nın bağrım Karaca Ahmet mezarlığına döndü”  dediği gibi ülkemizin bu konuda siyasi tarihi de böyle.

Siyasi partiler birer hizmet araçlarıdır. Particilikte bir yere kadar makuldür. Lakin particilik uğruna bir yele sele kapılıp aklı mantığı bilimi karşıya alır şekilde bir kör iddia peşinde tarafgirlik noktasına uzanmamalı. Rahmetli Osman Şevki Çiçekdağ’nın Genel Başkanına ve Başbakanına hiç sorgulamadan ve hatta karşı çıkmadan bu konuda katıksız biat etmesi gibi olur sonuçları…

***

Ak Parti kurulduğu yıllardan 2007’lere kadar azalan bir seyir izlese de, ”istişare” ye çok büyük önem veriyor “insan kaynakları”nı çok güzel kullanıyor, akıllı beyinlerden istifade ediyor ama sonuçta kesinlikle bir ortak akıl düzlemini bir şekilde var ediyordu.

Bu durum giderek “kalfalıktan ustalığa” geçiş diye sunulsa da farklı sesler kesildi ve tüm teşkilatların üzerinde “tepeye ters düşmeyelim” kaygısı tutum ve davranışlarda belirleyici hale geldi.

TV açık oturumlarında bile parti yöneticilerinin katılım göstermemesi,  bunun yerine partiyi savunacak belirlenmiş isimlerin sahaya sürülmesi, dahası katılacaklara adı konmamış bir “blokaj” uygulanmasından, hatta milletvekillerinin dahası İl Başkanlarının bile bir çok konuda özgün açıklamalar ve röportajlardan kaçınması artık olağan bir durum olduki türk siyasal yaşamımızda milletin pek alışkın olmadığı da bir durum..

***

Ak Parti içerisindeki bu evrilme ve büyük değişim sanki parlamenter sistemin etkisiz kılınarak Başkanlık Sürecine yönelişle birlikte aynı paralelde bir seyir izliyor.

Kentlerin geleceğinde atanmış bürokratlardan ve hatta seçilmişlerden çok daha önemlisi o kentin sivil dokusudur.

Birbiriyle barışık sağlıklı gelişmiş Anadolu kentlerinde sivil dokunun salam olduğu yerlerde seçilmişlerin vasfı ve kalitesi de bir anlamda şehrin kalitesidir ve birbirlerini doğrular.

Örneğin Kayseri’ye yatırımcı bir daire müdürü atanacakken yada bir vali tahini yapılacakken etkin Kayseri sivil dokusu “evine gelin alır gibi” bir seçicilik içinde olduğu gibi bunu da bir şekilde yaparlar yaptırırlar.

“40 BİN KERE DÜŞÜNDÜK.”

Kırşehir’de hepimizin üzerinde titrediği ve ilgisiz gibi görünsek te pür dikkat izlediğimiz bir Şeker Fabrikası süreci var.

Yıllık 4 milyar dolara yakın ekonomik büyüklük yaratan, aileleriyle birlikte 500 bin kişiyi oluşturan 100 binden fazla çiftçinin hayatını doğrudan etkileyen “şeker” konusunun toplumda bu denli ilgi çekmesi kuşkusuz normal.

Ne Ürettiği sadece “şeker”, ne de “istihdam’ı da sadece “fabrika işçileri” değil.

“200 bin pancar üreticisi aile”,”25 bin fabrika işçisiOrta Anadolu bozkırlarına aile boyu çapaya gelen Güneydoğulu tarla emekçileri…   50-60 bin mevsimlik işçi,

Orta Anadolu köylerini “insansız” bırakmaya, pancar üreticilerini de köylerini terk etmeye iten bir manzaranın düşünülmesi bile bir “kâbus.”

Sorun özelleştirmeye karşı “olmak” ya da “olmamak” ikileminde bir “kör döğüşü tarafgirlik” ile tartışmanın çok ötesinde…

Nitekim20 Eylül 2016 da, Çorum Şeker Fabrikası‘nın “2016-2017 pancar alım kampanyasının açılış töreni”nde şimdi de bakan bulunan Maliye bakanı Nami Ağbal’ın Anadolu Ajansa düşen o günkü konuşması aynen şöyle:

“Şeker sektörünün özelleştirilmesi, özelleştirme programında olan birçok şirketin özelleştirilmesinden çok farklı. Benim kanaatim bu. Yani TÜPRAŞ’ı özelleştirebilirsiniz, orada bir şirket var. Mega bir üretim fabrika ortamı var. Onun altında tarım üreticisi yok. Türk Telekom’u özelleştirebilirsiniz ama iş şeker fabrikalarının özelleştirilmesine geldi mi bu konuyu 40 kere düşünmemiz lazım.”

***

Eylül 2016 idi o zaman. Şimdi, Mart 2018 de hatırlattılar kendisine. Verdiği yanıt ilginçti:

“40 bin kere düşündük.”

AFRİN’DE BİZİ VURANLAR NİŞASTA BAZLI ŞEKERLE DE Mİ VURACAK?

 ABD’li nişasta bazlı şeker (NBŞ) üreticisi gıda firması Cargill’in ocak ayında yayınladığı raporda Türkiye’ye şeker fabrikalarını özelleştirme tavsiyesinde bulunduğu net bir şekilde ortada.

Bu raporda “Cargill’e göre, “özelleştirme halinde Türkiye daha hızlı büyüyecek, üretim, istihdam ve ihracat artacak, hükümet de daha fazla vergi toplayacak. Aynı raporda özelleştirme halinde, halen yüzde 10’la sınırlanan NBŞ üretiminin yüzde 50’lere yaklaşacağı”na özel vurgu yapılıyor.

Cargill’in raporuna göre, “pancar fabrikalarının satılması halinde Türkiye daha hızlı büyüyecek, işsizlik azalacak, hükümetin vergi gelirleri artacak.”

Cargill nasılda uzattığı bu “şeker”i görünce Şeker Fabrikalarını satmayı kafaya koyan AKP Hükümetinin,şeker” den “tatlı para kazanmanın su basmanı mı atıyor?” Diye bir soru da gelmiyor değil akıllara.

 Cargill’in Ocak 2018’de yayımladığı kritik rapor görülmeden şeker fabrikalarımızın özelleştirilmesindeki gerekçe çözülemez.

Memleket her şeyin üstünde olsun, hayırlısı olsun…

YORUMLAR 1 Yorum Yapıldı.
  • Sevgili Adnan, 62 yıl öncesi olayla verdiğin nankörlük örneğini bu günküler anlar mı dersin acaba?
    8 Mart 2018 23:23

Yorumlar Kapalı.

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN