KISKANÇLIK DUYGUSUNU HİÇ YAŞAMAYANIZ VAR MI?

8 Temmuz 2015
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
639 defa okundu.
KISKANÇLIK DUYGUSUNU HİÇ YAŞAMAYANIZ VAR MI?

mustafa kılınç resim

6 Temmuz2015 Pazartesi günü yayınlanan yazının devamı

 

ÖNCE BİZ DÜŞÜNCELERİMİZE SAHİP OLURUZ, SONRA DA DÜŞÜNCELERİMİZ BİZE

Sizlerle duygularınızı yönetmeniz için bilmeniz gereken ve olmazsa olmaz dediğimiz zihinsel stratejilerden bazılarını paylaşmak isterim:

Hislerinizi dikkate almak

Mücadele etmek veya reddetmek

Dışarı atmak

Olumsuzluktaki olumluyu görmek

Bakış açınızı değiştirmek

Çerçeveyi değiştirmek

Önce biz düşüncelerimize sahip oluruz. Sonrada düşüncelerimiz bize.

“Duygular gerçek değildir. İçinizi kemiren düşüncelerin

ölü kemikleridir.”

“Mustafa Kılınç”

 

Bilmenizi isterim ki insan kendinde olmayanı bir başkasına veremez. İçinizde ne mevcutsa dışarıya onu verirsiniz. ANAHTAR “DENGE”dir. İçinizdeki duyguların esiri olma ya da olmamaya karar verecek tek yetkili “Siz” siniz. Yaşamın en büyük hırsızı “Kararsızlık” ve “Dengesizlik”tir.

 

Yaşam yolculuğunda;

“Bazen yalnızca duymak istediğinizi duyar, görmek istediğinizi görürsünüz.” Bunu da bilerek yapmazsınız. Tüm bunları sizin yerinize beyniniz yapar. Tutkunuzu takip edin. Mutluluk sizi bulacaktır. Odağınız, mutlu olmak ve huzura doğru olduğunda “kıskançlık” duygusunu dengede tutmayı başarabilirsiniz. Gerek Aile içi iletişimlerde, gerekse uzun süreli birlikteliklerde “dengeyi” korumak ve sevgiyi, paylaşımı artırmak esastır. Eşinizle ya da partnerinizle “konuşamıyorsunuz”, birlikte gülemiyorsanız, attığınız kahkahaların sayısında azalmalar varsa ilişkinizde alarm zilleri çalmaya başlamış demektir.

“Kişilerin bakış açısı ve gerçekçi bir değerlendirme yapabilme becerisi

mutluluk yolunda birer anahtardır.”

“Mustafa Kılınç

 

Kıskançlık duygusu sizi aşağıya doğru çeker. Oysaki yaşamda değişimler hep “Baştan aşağıya doğrudur.” Bugüne kadar hiç ayaktan başa doğru bir değişim gördünüz mü? Her duyguda olduğu gibi ‘kıskançlık’ duygusunda da dengeyi yakalayın. Kendi duygu ölçerinizdeki kıskançlık seviyenize bakın. Sadece kendi duygularınızdan sorumlusunuz. Başkalarının ‘duygu ölçeri’ sizinkinden farklı olabilir. Buna takılmayın. Siz ‘ÖNCE KENDİNİZDEN’ sonra karşınızdaki Kişiden Sorumlusunuz.

 

Kendi içinizdeki dengeyi kuramıyor ve çok kıskanç bir davranış kalıbı sergiliyorsanız o zaman karşınızdaki kişinin de size karşı çok kıskanç bir kalıp oluşturmasını sağlarsınız. Bunu sizde istemezsiniz öyle değil mi? Evet, dediğinizi duyar gibiyim. Bunun için önce ‘güven’ duygusunda bütünleşin. Kime güven? Kendinize mi yoksa karşıdaki kişiye mi? Elbette ki önce kendinize güvenin. Kendinizin ‘yeterli’ olduğuna inanın. Mükemmel sevgi dolu bir ilişkiyi hak ettiğinize inanın.

 

 

 

“Mutluluğun ve ilişkilerin

en büyük yıkıcısı

‘Bireysel Kıskançlıktır’ ”

                                                                            “Mustafa Kılınç”

 

Kadınların her zaman “Güçlü Gen” peşinde olduklarını sürekli hatırlayın. Kendi ‘ÖZGÜVEN KAZANINIZI’ doldurun. Her şeyin yoluna girdiğini görünce çok şaşıracaksınız.

 

Beyninizi kullanın ve geleceğe odaklı yaşayın.

İmkansızı Gerçekleştirmek

 

Yaşamda bazen bırakmamız gereken ‘duygularımız’ vardır. İmkansız yoktur. Ne istediğinizi bilirseniz onu elde edebilirsiniz. Sizlerle çok sevdiğim bir hikayeyi paylaşmak istiyorum. Umarım sizde kendinizi engelleyen şeyleri bırakırsınız!

 

İMKANSIZI GERÇEKLEŞTİRMEK

Konfüçyüs, bir gün elinde bir cam kavanoz, öbür elinde irice, kırmızı bir elmayla sınıfa girdi. Girer girmez sağ elini havaya kaldırarak sordu:

“Bu elimde gördüğünüz şey nedir?”

“Kavanoooz!…” diye koro halinde cevap verdi öğrenciler.

Konfüçyüs diğer elini havaya kaldırdı:

“Peki, bu nedir?”

“Elmaaa…”

Ellerini indirdi. Kavanozu kürsünün önüne koydu. Elindeki elmayı içine attı. Gülümseyerek sınıfa döndü.

“Kavanozdan çıkarmayı başaran elmayı yer.”

Çocuklardan biri kalktı. “Ben çıkarabilirim.”

“Gel çıkar bakalım.” Dedi Konfüçyüs. Elini kavanoza rahatça soktu. Elmayı kolayca avuçladı. Ama bir türlü elmayı dışarı çekemedi. Elmayla birlikte eli kavanozun ağzına sığmıyordu. Fakat çocuk elmayı da bırakmak istemiyordu. Konfüçyüs’e yalvarırcasına baktı:

“Hocam elimi kurtaramıyorum.”

“Elmayı bırak.” Dedi Konfüçyüs.

“Ama elma yemek istiyorum.”

Bütün sınıfla birlikte Konfüçyüs de bir kahkaha attı:

“İki şeye aynı anda her zaman kavuşamayabilirsin, oğlum. Tercih yapmak zorunda kalabilirsin.”

Çocuk düşünüyor, formül arıyor ama bulamıyordu. Ya eli kavanozda kalacak ki o takdirde zaten elmaya kavuşamayacaktı. Ya da elmadan vazgeçip elini kurtaracaktı.

İki şıkta da elmayı yeme zevkinden mahrum kalıyordu. Mecburen elmadan vazgeçti elini kurtardı.

Konfüçyüs sınıfa sordu, “Başka denemek isteyen var mı?”

Birkaç çocuk daha denemek istedi, ama başarılı olamadılar. Sonunda herkes yerine oturdu…

Konfüçyüs sınıfa dikkatle baktı.

“Peki, bu elmayı kavanozdan ben çıkarabilir miyim?”

“Hayıır!..” diye bağırdı tüm sınıf. “İmkansııız.”

Ve Konfüçyüs imkansızı başardı. Herkesin gözünün önünde avucunu açtı kavanozu ters çevirdi, elma yuvarlanarak eline düştü.

Bu sonucu gören herkes çok şaşırmıştı. Bu kadar basit bir yöntem neden kendi akıllarına gelmemişti?

Konfüçyüs ise herkesin aksine son derece ciddi görünüyordu.

“Çocuklar” dedi. “Aslında bu göründüğü kadar basit bir şey değil.”

“Ama çok basit” diye cevap verdi çocuklardan biri, “Kavanozu ters çevirince elma avucuna düşüyor.”

“Görünene aldanma evlat.” Derken konuşan çocuğa döndü Konfüçyüs.

Elma tutan elini havaya kaldırdı, herkese gösterdi:

“Gerektiği zaman bir şeyi bırakabilmek, gerçekten basit bir iş değil.”

Bırakmanız gereken şey bazen bir elma olabilir.

Bırakmanız gereken şey bazen bir makam olabilir.

Bırakmanız gereken şey bazen bir maaş olabilir.

Bırakmanız gereken şey bazen bir unvan olabilir.

Bırakmanız gereken şey bazen bir rütbe olabilir.

Bırakmanız gereken şey bazen bir iktidar olabilir.

“Unutmayın: Bırakmanız gerekeni bırakmadan özgür olamazsınız.”

 

 

 

 

YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN