İktidarlar, Medya ve Kamuoyu…

10 Nisan 2017
0 Yorum Yapıldı Yorum Yaz
1987 defa okundu.

hikmet aksoy

Maziyi/geçmişi bilmediniz mi, hep olduğunuz yerde dönüp durursunuz. Dedenizin, babanızın, ninenizin, annenizin, yakınlarınızın yaşam öyküleri sizin için bir rehber, bir çıkış kapısı olduğu kadar bir öğretidir ayrıca.  İşte tarih bilimi de bunun için var zaten… Ders/ibret alıp düşülen hataları tekrarlamamak/yinelememek… Acaba biz toplumsal anlamda tarihten gelen ve üzerimize düşen görevi yapabiliyor muyuz? Yani tarihi okuyup, yaşaya geldiğimiz olayları tahlilde/analizde edindiğimiz bilgiler çerçevesinde güncel olayları yorumlayabiliyor muyuz? Sanmıyorum.. Toplumsal anlamda bunu yapmıyoruz. Belki de tarihin öğretisini bilmek/uygulamak işimize gelmediğinden önemsemiyoruz. O zaman da dar bir algı ile olayları yorumluyor, olduğumuz yerde dönüp duruyoruz. Günümüzde yaşadığımız olaylara hem yurt açısından, hem de dünya ölçeğinden bakar mısınız? Özellikle de ülkemiz açısından… “Çok Partili Dönem”e geçiş tarihi olan 1946’dan bu yana demokrasi adına hangi kalıcılığı getirebildik de “demokratik düzeni” bunun üzerinde inşa edip geliştirebildik? Seçim Yasası’nı kalıcı, değişmez bir şekle kavuşturduk mu? Partiler Yasası’nı da öyle… Peki, yargı bağımsızlığı?.. Düşünce, söz, yazı hürriyeti/özgürlüğü… Oysa bu temel ve diğer hak ve özgürlükler konusunda siyaset arenasında her seferinde “en geniş anlamda” özgürlüklerden söz edenler “Yürütme”ye geldiklerinde bu vaatlerini unuttuklarını görmedik mi/ yaşamadık mı?

***

1946 genel Seçimlerinde muhalefetteki DP yurttaşlık hakları konusunda çoook geniş kapsamlı vaatlerde bulunmuş, o nedenle de dağıttığı umutlarla 1950’de iktidar olmuştu. Tabii ki vaatlerinin kimilerini sahiplendi ve hemen gerekli yasaları TBMM’den çıkarıp yürürlüğe koymuştu. Bu yasalardan biri de “Basın Yasası” idi. Memleket/ülke güllük/gülistanlıktı DP’lilere göre… Muhalefetteki CHP de bu olumlu gelişmelere ne diyebilirdi ki? Ama 1955’ten sonra ekonominin çarkları yavaş döner, kimi konularda hiç dönmez olunca ve ülkede muhalefet sesleri yükselince, DP yetkilileri önce basında yasa değişikliğine sarıldılar. İktidarı eleştiren gazeteleri bir bir kapatır oldular, muhalif gazeteciler de hapishanelere atıldılar. Denilebilir ki, muhalefet basınından kapama cezası almayan gazete ve hapse girmeyen gazeteci kalmadı o dönem… O dönemde (1957-1960) muhabiri olduğum Yeni Gün gazetesinin birinci sayfasının tümüyle tekziple -evet, evet tümüyle tekziple- kaplı olduğunu görüp/yaşadım. Hapis ve para cezaları, gazete kapatma yanında bir de muhalif basına -o dönem gazete kağıdını hükümet ithal edip dağıtıyordu- “kağıt tahsisi”nde cimrilik yapılıyor, kimi zaman kağıt verilmiyordu.

***

Tabii ki bunlar çook gerilerde kalıp tarih oldu. Ama bu olumsuzluklardan ülkede demokrasinin gelişmesi adına basın/medya konusunda hangi dersi çıkardık? Medya (gazete, dergi, radyo, televizyon) bugün ne durumda? Ne yazık ki siyasetin kamplara böldüğü bir medyanın kamuoyuna sağlıklı bilgi rehberliği yaptığını söyleyemeyiz.

YORUMLAR Bu Yazıya Henüz Yorum Yapılmadı.. Belki İlk Yorumu Sen Yapmalısın..

SOSYAL MEDYA BİZİ TAKİP EDİN